MTSO Meclis Başkanı Farik Burakgazi ile Olba KESKİNIŞIK Mersin üzerine konuştu...
Özel röportaj...
Faik Burakgazi’nin Mersin hayali...
Mersin nasıl yönetiliyor...
Mersin’in turizmdeki durumu...
MTSO ve projeleri...
Mersin hangi sektörde çıkış yakalayacak...
Mersin inanç turziminde nasıl bir yol izleyebilir...
Mersin’de kültürel ve sanatsal faaliyetler yeterlimi, gelişimi için neler yapılmalı...
Hepsi bu söyleşide...
Olba KESKİNIŞIK : Sizi iş, sanat ve yazar dünyasından tanımayan yok. Ancak sizi yeterince tanımayanlar için kendinizden kısaca söz eder misiniz?
Faik Burakgazi : Eczacıyım, 35 yıllık mesleki geçmişim var. Eczacılığın tepe örgütü olan Türk Eczacıları Birliği’nde beş yıl yöneticilik yaptım. Dört yıl Köy İşleri Bakanlığı Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nda çalıştıktan sonra 1976’da kamudaki görevimden ayrılarak doğum yerim olan Bingöl’de serbest eczane açtım. 1983’te Mersin’e geldim. Eczacılık faaliyetimi Ecza Deposu olarak tam 25 yıl sürdürdüm. Halen işletmekte olduğum eczanem var. Biri aile şirketi olmak üzere iki şirketin hissedarıyım. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın Mersin Şubesi kurucularındanım. 1997’den beri bu vakıfta çocuklarımızın yaşamına dokunmaktayım. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda 1999–2011 yılları arasında; Yönetim Kurulu üyesi, Oda Meclisi Başkan Vekili, Yönetim kurulu Başkan Yardımcısı görevlerinde bulundum. Halen Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı, Çukurova Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı, Mersin Uluslararası Müzik Festivali Yürütme Kurulu Başkanı olarak çalışıyorum. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün fikir babası ve kurucularındanım.
Olba KESKİNIŞIK : Başkanı olduğunuz MTSO Meclisinin görevleri nelerdir?
Faik Burakgazi : Mersin’de ekonomik sorunlar başta olmak üzere, sosyal ve kültürel sorunlara çözüm arar, kurumlar arası diyalogun gelişmesine katkı sunar, sürdürülebilir kalkınmanın sektörel politikalara entegre edilmesine çaba harcar. Kısacası Mersin iş dünyasının yerel parlamentosuymuş gibi çalışır. Yasalarda yazılı olmasa da durumdan vazife çıkartmak mantığıyla çalışır. Mevzuatta yer alan bazı görevleri de şöyledir. Oda yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri ile birlik genel kurulu delegelerini seçer. Uyulması zorunlu mesleki kararlar alır. Mesleklere ve sorunlara göre ihtisas komisyonları ve danışma kurulları oluşturur. Yurtiçi ve yurt dışı sınai, ticari ve ekonomik kuruluşlara üye olur ve kongrelerine delege gönderir. Okul yapmaya, şirket ve vakıf kurmaya yetkilidir. Üyeleri arasında çıkan ihtilafları gidermek amacıyla tahkim kurulları kurar. Saydığımız görevlerin benzeri pek çok görevi daha vardır meclisin. Kente ilişkin ekonomik veya sosyoekonomik içerikli tüm projelerde MTSO ya paydaş, ya da yüklenici konumundadır.
Olba KESKİNIŞIK : MTSO’nun üyelerine ve Mersin’in sosyal ve ekonomik gelişmesine katkı yapan önemli yeni projeler nelerdir?
Faik Burakgazi : Mersin Limanı’nın özelleşmesi, kuruluşundan beri Mersin’de var olan nakliyecilik kavramını değiştirdi. Sektör, nakliyecilik yerine dünyada olduğu gibi, lojistik konseptini benimsedi ve uygulamaya başladı. 21. Yüzyıl bu alandaki olgu ve algıların tamamen değiştiği bir dönemdir. Mersin lojistik sektörünün, gelecekte lojistik pazarının önemli bir paydaşı olacağına inanıyorum. Türkiye’nin 2023 yılı hedefi 500 milyar dolar ihracat. Bu, şu demek yani Türkiye dışarıya yılda 275 milyon ton yük taşıyacak. Mersin’in güneyden kuzeye, doğudan batıya önemli taşıma koridorlarının üzerinde olduğu hatırlanırsa bu pazardan büyük pay alabileceğini kestirmek güç değil! Bu durum, Mersin’de bir lojistik bölge kurulmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır ki; bu konudaki çalışmalar devam ediyor. Çukurova Havalimanı devreye girdiğinde bölgede havayolu kargo taşımacılığı başlayacaktır. Demiryolu, deniz yolu ve karayolu taşıma potansiyelleri de düşünülürse lojistiğin önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
Çukurova Havalimanı sadece Mersin için değil tüm Çukurova için önem taşımaktadır.
Faik Burakgazi : Havalimanıyla birlikte tarımsal ürün ihracatı yanında turizmin de gelişeceğini düşünüyorum. Otoyolun Çeşmeli’den Silifke’ye kadar uzatılması gerektiğini ve konuda çalışmalar yapıldığını duydum Vali Hasan Basri Güzeloğlu’ndan. Tarsus – Kazanlı Turizm Projesi Bir başlangıç olması hasebiyle Mersin için önemli bir projedir. Yılda on binlerce turisti ağırlayacak bu tesisler yetiştirdiğimiz sebze ve meyve için önemli bir tüketim alanı olacaktır. 2013 Akdeniz Oyunları bir başka tarihi fırsattır. Ve Mersin’in bu oyunlardan öğreneceği çok şey vardır. Kimsenin aklına gelmeyen ama en az tesis yapımı ve oyunların gerçekleşmesi kadar önemli bir konu daha var! Tesislerin oyunlar sonrası yaşamın içinde tutulabilmesi ve kullanımının sürdürülebilir kılınması!Sorunuzda yer alan önemli projeler kuşkusuz sadece MTSO’nun değil. Kente ilişkin ekonomik veya sosyoekonomik içerikli tüm projelerde MTSO ya paydaş, ya da yüklenici konumundadır.
Mersin Kültür turları ile inanç turizmi eksenli olmalı.
Olba KESKİNIŞIK : Mersin’in ağırlıklı olarak hangi sektörde ünlenmesini istersiniz, neden?
Faik Burakgazi : Ticaret ve turizm sektörlerinin ünlenmesini isterim. Mersin bu iki sektörün de gelişmesi için çok müsait bir kent. Turizmde Antalya gibi bir konsept değil düşündüğüm! Kültür turları ile inanç turizmi eksenli olmalı. Bölgede doğal ve tarihsel kültür varlıkları, Aziz Paulus ve Azize Tekla, Yedi Uyurlar vb. mekanlar böyle bir konsepte olağanüstü katkı sağlar. Daha bitmedi: eko turizm, yanında 3 S turizmi: Deniz, kum, güneş… Görüldüğü üzere zengin bir turizm çeşitliliğine sahip Mersin. Bu iki sektörün çok geliştiği bir kentte yaşam kalitesi sıradan olmaz! Birkaç yıl önce 15 yıl arayla ikinci kez Singapur’a gitmiştim. Orada lojistik, ticaret ve turizmin sektörlerinin birbirilerini nasıl desteklediğini gördüm. Mersin için tarif ettiklerim buna çok benzer bir yapıdır.
"Bölük pörçük uygulamalarla kent adeta kendi başına bırakılmıştır."
Olba KESKİNIŞIK : Mersin’in iyi yönetildiğine inanıyor musunuz?
Faik Burakgazi : Mersin’in iyi yönetilip, yönetilmediğini kente baktığımızda kolaylıkla anlarız. Son 40 yıllık sürece bakalım! Mersin şehrinin fiziki olarak dörtte üçünün hayat bulduğu zaman dilimi. Başka bir deyişle ensenin karartıldığı dönem. Yöneticilerin, duyarlı grupların, mimar ve mühendislerin, şehir plancılarının uykuda olduğu dönem. İnsan şaşkınlığını gizleyemiyor; bu kadar yanlışa nasıl meydan verilmiş diye.
"Bugün Mersin’de varlığıyla övündüğümüz sahil düzenlemesi bile deniz doldurularak yapıldı."
Yönetim ve öngörü becerileri bakımından denizi doldurarak alan yaratma başka şey, böyle bir alanı planlayarak, koruyarak bugünlere taşıyabilmek başka şey! Rant uğruna tarihi kent dokusunun yıkılmasına göz yumanlar yine bahsettiğimiz dönemin yöneticileri değiller mi? Kurtulup bugüne ulaşabilmiş tarihi kent dokusunu ayağa kaldırmak , bu konuda bütüncül bir proje uygulamak kimsenin aklına ya da işine gelmemiş, Ta ki ; Vali Hasan Basri Güzeloğlu’nun Mersin’e gelişine kadar…
Vali Güzeloğlu belki de son kırk yılda Mersin’de yöneticilik yapmış tüm yöneticilere ders verecek bir örneği bugünlerde ortaya koyacak!
Nedir bu? Kent estetiği ve kentin tarihi dokusunu ortaya çıkarmak için bir büyük bir kamu binasını yıktıracak! Bu yürekliliği ve kararlılığı yöneticilerimizin hepsi değil, bir kısmı gösterebilseydi biz bu konuları konuşmuyor olacaktık. Hatta siz, böyle bir soruyu sorma ihtiyacı duymayacaktınız. Görüldüğü gibi bölük pörçük uygulamalarla kent adeta kendi başına bırakılmıştır. Yoksa bugünkü çarpıklık, dağınıklık ve çirkinlik bu düzeyde önümüze çıkar mıydı? Düşünsenize 100 – 200 yıllık bir zamandan söz etmiyorum! Bahsettiğim 30 - 40 yıllık bir zaman dilimi. Bugün liseyi bitiren yaştakilerin ,en az yarısına bilinçli olarak tanıklık ettiği bir zaman dilimi. Sırtınızı denize verip dağı görebildiğiniz bir tek cadde yok. Kent boğuluyor adeta. Sanırsınız ki hava sirkülasyonunu önleme projeleri uygulanmış. Kentsel estetik ile yaşam kalitesini öngören tüm uygulamalar rant uğruna göz ardı edilmiş, yeşil alanlar unutulmuş. Hadi bunları geçelim; bugüne kadar bu çarpıklığı gidermek, kentsel yenileşim ve kentsel dönüşüm alanında bir tek çalışma bile yapılmamış.
Her sabah uyanınca akla gelen projeyi uygulama anlayışının sonucu böyle bir Mersin ortaya çıkmış.
Bütün modern kentlerde olduğu gibi Mersin’e bütüncül bakmak, bütçeleri Mersin’in öncelikli ihtiyaçlarına göre harcamak gerek. Bir diğer deyişle Mersin’e ruh kazandırmak gerek; Mersin nereye gidiyorsa arkasına takılmamak, önünde yürümek ve yönlendirmek gerek. Yöneticilik bu değil midir zaten?
Olba KESKİNIŞIK : Mersin halkı Mersin’i sizin yönetmenizden yana arzuları olduğu bir gerçek. Bunun için bir teklif almanız halinde cevabınız ne olur?
Faik Burakgazi : Şimdiden bir fikir beyan etmek istemem.
Mersin, kültür ve sanatın yoğunluklu yaşandığı, içselleştirildiği bir kenttir.
Olba KESKİNIŞIK : Mersin’de sanatsal ve kültürel gelişimi ve etkinliklerini yeterli buluyor musunuz? Bunu için daha neler yapmak gerekir?
Faik Burakgazi : Mersin, kültür ve sanatın yoğunluklu yaşandığı, içselleştirildiği bir kenttir. Mersinli, gündelik yaşamın pek çok alanında sanatla etkileşme içindedir. Mersin’de pek çok sanat merkezi, sanatın çeşitli dallarıyla uğraşan sivil örgütlenmeler vardır. Daha önemlisi çok sayıda sanat insanı doğrudan sanatın herhangi bir alanında üretim yapmaktadır. Bu yönüyle Türkiye’nin birkaç kentinden biridir. Bu durum, pek çok kentin sahip olamadığı bir zenginliktir. Örneğin, bu sanatsal potansiyel ve kent hinterlandındaki tarihi zenginlik; birçok şair, yazar ve edebiyatçının Mersin’de yaşamayı tercih etmesinin nedenidir. Sanatsal gelişim için daha neler yapmak gerekir demiştiniz ya! Bence en önemlisi, sanatsal üretimin toplum tarafından tüketilmesini sağlamak ve kenti sanatla buluşturan mekanların sayısını arttırmaktır.
Şunu söylemeden geçmemek lazım ki; diğer alanlardaki dağınıklığın bu alana da yansıdığını görmekteyiz. Sanatsal örgütlenmelerin gerekli üye sayısı ve ekonomik güce ulaşmasıyla sanki bölünme şartmış gibi, bölünüp yeni örgütler doğuyor. Örgüt sayısının artışına karşı değilim. Ancak bu anlayış hiç birinin yeterli ekonomik güce ulaşmasına olanak kılmıyor. Böyle olunca da “küçük bütçe - küçük etkinlik” sarmalından kurtulamıyorlar.
Mersin’de turizm, önemli bir sektör haline gelebilir.
Olba KESKİNIŞIK : Mersin için turizm hayal midir? Turizmde Antalya’yı yakalamak için ne yapmak gerekir?
Faik Burakgazi : Bakınız dünyada turizm en hızlı büyüyen sektördür. Çevreye en az zarar veren, istihdamı en yoğun sektördür. Hep söyledik: Mersin’deki yüksek işsizlik bir hizmet sektörü olan turizmle giderilebilir. Turizm yatırımlarının arttırılmasıyla giderilebilir. Kente yükleyeceğiniz misyon kentin gelecekteki yerini belirler. Bir turizm kenti olma planınız varsa alt yapıyı ona göre şekillendirirsiniz. Merin – Silifke arasına bakar mısınız? Bu yetmiyormuş gibi, daha günümüzde bile antik kentlerin yanı başında yükselen on – yirmi katlı devasa konut projeleri uygulanmakta… Katledilen bunca sahil şeridinin Mersine çıkardığı faturanın altında ezilmekteyiz. 100 – 120 km’lik bir sahili heba etmişiz, lakin 200 km’lik bir sahil duruyor; hiç değilse yüz km’si sorunsuz duruyor. Hatta bu bölgeler 1/1000 Çevre Düzeni Planına da işlenmiş. Bu alanları korumak ve turizm yatırımlarının bu bölgelere yapılmasını teşvik etmek yapılacak önemli işlerdendir.
İnanç turizmi Mersin’e en uygun turizm çeşididir.
Evet, bütün bu olumsuzluklara rağmen Mersin’de turizm, önemli bir sektör haline gelebilir. Nasıl mı? Mersin bir liman kentidir. Bütün kurguyu bu gerçeklik üzerine yaparsak önümüze çıkacaklar bize yol gösterici olacaktır. Bulunduğumuz durum şairin söylediği gibi ‘Derya içre olup deryayı bilmemek’tir. Bir deniz kenti olup, gündelik yaşamında denize hemen hiç yer vermeyen bir başka deniz kenti var mıdır, bilmem! Deniz, Mersinliler için bir manzara olmaktan öteye geçmelidir. Bu da, bir liman kenti konseptinde planlanmalı ve kentteki diğer güçlü sektörler de buna göre konumlandırılmalıdır. Yukarda söylediğimiz gibi kültür turizmi, inanç turizmi Mersin’e en uygun turizm çeşididir. Elbette deniz, kum, güneş ve eko turizm de değerlendirilmelidir.
Bir Antalya olmak gibi, bir derdimiz olmamalı.
Liman kentleri sevimlidir; daha hoşgörülü, daha dünyalıdır. Çok kültürlülük liman kentlerinin karakteristik özelliğidir. Bu tespitlere bakarak eksikler bir bir yerine konmalıdır. Söz gelimi Kruvaziyer turizmi önemli bir turizm çeşididir. Birkaç yıl içinde Mersin’in kruvaziyer turizmi için uygun bir kent haline gelebileceğini belirtmek lazım. Bunun için uygun rıhtımlarımızın olup olmadığını hemen şimdi gözden geçirmeliyiz. Kruvaziyer turizminde Karayipler’den sonra en önemli rotanın Doğu Akdeniz olduğu bilinmektedir. Hizmete girmek üzere olan yat limanı, deniz ve kent ilişkisine canlılık getirecek başka bir projedir. Bir Antalya olmak gibi, bir derdimiz olmamalı. Yukarıda tariflediğim şekilde bir turizm konsepti yaratmalıyız. Hıristiyan dünyası Tarsus ve Silifke için ‘Azizlerin Kutsal Kıyıları’ tanımlamasını kullanmaktadır. Aziz Paulus, Azize Tekla’ya ait önemli mekanlar bu coğrafyada… Ayrıca Yedi Uyurlar, Danyal Peygamber bu coğrafyada. Ünlü tarihçi Fernand Braudel bölgemiz için şunları söyler: “Nedir bu Akdeniz? Bin bir şeyin hepsi birden. Bir peyzaj değil, sayısız peyzajlar. Bir deniz değil, birbirini izleyen birçok deniz. Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlık.” Görüldüğü üzere kültür turizmi, inanç turizmi için zengin bir alt yapı var. Kapadokya ve Kommagene bölgelerine olan yakınlığımızı da hesaba katarsak çok sıra dışı bir konsept ortaya çıkarmamız mümkün.
"Torosların kente dönük tepelerinde yaşam alanları oluşturmuş ve buralara teleferikle gidip gelebilen bir Mersin hayal ediyorum..!"
Olba KESKİNIŞIK : Hayalinizdeki Mersin’i tanımlar mısınız?
Faik Burakgazi : Bir liman şehri; sıcak ve içten… Ölümde yan yana yatanları gibi, sağlıkta da iç içe yaşayanları olsun! İkinci bir liman yapmış, bütün lojistik ve yük trafiğinin buraya yönlendirmiş, varoşlarını ortadan kaldırmış, işsiz nüfusunu asgariye indirmiş, kent görselliğini ve estetiğini gözetlemiş, gezilmesi keyif veren, turunç ve portakal çiçeği kokan bir Mersin olsun! Torosların kente dönük tepelerinde yaşam alanları oluşturmuş ve buralara teleferikle gidip gelebilen bir Mersin olsun! Sokaklarında Mersinliler kadar yabancı turistlerin dolaştığı ve bol alış-veriş yaptığı, müzelerinde kuyrukların oluştuğu, ulaşım sorunlarını çözmüş, kent içi ve hinterlandına raylı sistemlerle gidilebilen, denizle iç içe bir Mersin! Hayal etmenin sınırı yok...