Sadece Mersin’de değil, tüm ülkemizce kınandı acı olay.
Köşe yazarları da acılarını kalemlerine sarılarak köşelerine taşıdılar.
Örneğin; Ahmet Hakan, Diyanet İşleri Başkanlığı’na çağrı yaptı. Yılmaz Özdil ve Bekir Çoşkun ise olguyu üzüntü ve esefle andılar. Şimdilik ellerinden gelen sadece bu kadardı.
Bu olayı, kendi çarpık kafaları ile karşıt gördükleri insanların üzüntü ile karşılamasını içine sindiremeyen garip varlıkların olabildiğini de kısa süre içinde gördük.
Örneğin; magazin medyasının bir zamanlar nasılsa parlattığı Nihat Doğan adlı bir kişi şöyle yazabildi tweet atarak; “Sizde mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca bas bas bağırmayacaksınız!”
Hadi canım sende deyip geçiştireceğiniz birisi olsa da bu playboy kırıntısı, daha acısını bir köşe yazarı, üstelik genç bir kadın yazabildi; “Müslüman ülke, tecavüz… Fırsatçılığa soyunmayın. Amerika’da her iki dakika da bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın!”
Bu genç kadının adı Cemile Bayraktar. Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı olarak çalışıyor. Halen İlâhiyat Fakültesi öğrencisidir. Acı olayı, üstelik genç bir kadın olarak işte kendince böyle yorumluyor. Tweet’i şöyle tercüme etmek gerekiyor; “Oh olsun. Canıma değsin!”.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın aileye başsağlığı dilediği bu günümüzde, bu tür kişiler de bizim ülkemizin insanları olabilir mi?!.
Bülent Arınç Bey ne demişti; “Toplumu ikiye ayırdık. Bir grup yanımızda iken, diğer grup bize nefretle bakıyor!”.
Sayın Arınç, kimlerin kimlere nasıl bir nefretle baktığını bu iletileri okuyunca daha iyi değerlendirebilir. Üstelik her ikisi de kendilerine yandaş saydıkları grubun mensubudurlar.
Üstelik Sayın Bülent Arınç unutmasınlar ki, polisin attığı gaz kapsülü ile öldürülen bir minik çocuğun annesini miting alanında yuhalatanlardır bu nefret tohumlarını ekenler!
Dün rüzgâr ekmişlerdi, bugün fırtına biçiyorlar Sayın Arınç’ın alkışladıkları!
Ülkemize ve insanlarımıza yazık edilmiştir. Siyasi ihtiraslarının kurbanı olan bazı siyasilerimiz ülkemizde öylesine nefret tohumları ekmişler ve öyle kutuplaşma yaratmışlardır ki, bizzat başsağlığı dilemeleri bile artık işe yaramaz hale gelmiştir ülkemizde. Örneğin; yazı başında iletilerini sunduğum iki kendini bilmezin davranışları gibi, acı bir kaybın arkasından nerede ise zil takıp oynayacak kadar dengelerini yitirmişlerdir. Üstelik bir tanesi de sözüm ona teoloji okuyan genç bir kadın gazetecidir.
Herhalde; “dindar ve kindar olarak yetiştirilmeleri ile övünülen” kuşak budur!
Gelin şimdi de, Cemile Bayraktar namlı kişinin yazısı hedef aldığı Sayın Yılmaz Özdil’in yazısından bir alıntı yapalım;
Grammy ödülleri dağıtılırken, geceye video konferans yöntemi ile katılan Başkan Obama şöyle diyor katılımcılara ve tüm ülke halkına;
“ A.B.D.’de her beş kadından birisi cinsel saldırıya uğruyor ve her dört kadından bir tanesi aile içi şiddete maruz kalıyor. Bu durum da; zihniyetlerin ve davranışların değişmesi konusunda, sanatçıların çok önemli gücü var. Şiddetin tolere edilmediği, mağdurların desteklendiği, tüm kadın ve erkeklerin hayallerini takip ettiği bir kültür yaratmak elimizde. Hepinizden, kadına yönelik şiddetin sonlandırılması kampanyamıza destek istiyorum”.
Başkan Obama’nın bu çağrısına hepimiz yürekten “evet” diyeceğiz demesine de, kadınların gözlerinin içine bakarak “Kusura bakmayın hanım kardeşlerim, ben kadını erkekle eşit görmüyorum!” diyebilen zihniyetliler, acaba şimdi ne diyeceklerdir diye merak ediyorum!
Merhume Özgecan Aslan’a rahmet, ailesine ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyorum!..
Kıssadan hisse: “Mahsunî ünümüz bizim / Bulunmaz kinimiz bizim / Cahil bize dinsiz desin / Sevgidir dinimiz bizim.”
Erdal Akalın (15.02.2015)