HABER ARŞİVİ    |    GÜNCEL    |    ÖZEL HABER    |    SİYASET    |    KÜLTÜR SANAT    |    EKONOMİ    |    FOTOHABER    |    SPOR
 
 
Yaşam Tarzlarına Saygı ve Laiklik İlkesi


4 Ocak 2017 Çarşamba 15:56

Son ayların ve özellikle Reina olgusunun yaşandığı terör olayları, ülkemiz içerisinde yeni ve bence gecikmiş bir tartışmayı beraberinde getirmiştir. Sayın Başbakan ve parti liderleri elbirliği ile toplumumuzu yaşam tarzları farklılıkları konusunda saygılı olmaya davet etmektedirler. Katılmamak olası değildir.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kaleme alındığı bilinen son ‘Cuma Hutbesi’, yılbaşı kutlamalarını sevimsiz bir terminoloji ile aşağılamış ve bazı toplum kesimlerinin de bu duyuru sonrası yüreklenmesinin yolunu açmıştır.  Şimdi gerek Diyanet İşleri Başkanlığı ve gerekse sayın liderler bu hatanın onarılması için doğru söylemlerle insanımızı uyarmak ihtiyacı duymaktadır. 

Yaşam tarzlarına saygılı olmanın tek ve şaşılmaz yöntemi, laiklik ilkesine saygılı olmaktan geçmektedir.  Bu amaçla, bu çağdaş demokrasi ilkesini bugün birlikte irdelemek ve anımsamak üzere yazımızı laiklik ilkesine ayırmış bulunuyoruz.   

 Maalesef demokrasi kavramının en önemli unsuru olan laiklik ilkesi, halkımız tarafından iyi anlaşılmamış ve özümsenememiştir.  Siyasetçimiz ve siyasal dincimiz, laiklik ilkesini hem kavrayamamış ve anlayanlar da iç politika çıkarı adına yanlış aktarmak ve deforme etmekten kaçınmamışlardır.  Laiklik kavramını doğru anlayan ve gerçekleri anlatmaya çalışanlar ise,  “tu kaka” edilmiş ve susturulmaya çalışılmıştır. 

                                                          *     *     * 

5 Şubat 1937’de 3115 sayılı yasa ile “Laiklik ilkesi” cumhuriyetin temel kavramları arasında ki yerini almıştır.  

Bu konuya ilk kez 1930 yılı içerisinde ki söylemleri ile yolu açan M. K. Atatürk’ün iki tümcesini sunuyorum; 

“Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.  Bütün vatandaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.” 

“Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını da temin etmektedir.” 

                                                         *     *      * 

Her iki karşıt görüşte de sorun, laiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanıyor.  Sanki görme özürlülerin ellerini kullanarak fili tanımlamaya çalışmasına benzer bir tanım kargaşası dikkati çekiyor.  Bir kısım ise kanımca laiklik ilkesini bilmelerine rağmen, kendi savları doğrultusunda bilerek tarifini ve anlamını saptırıyorlar.  Bu bağlam da demem belki azıcık saygısızlık ve densizlik olabilir, ama Sayın Cumhurbaşkanı bile T.B.M.M. de[e1]  seçilmesi sonrası yaptığı teşekkür konuşmasında laisizmin tanımını kendince yapmak yolunu seçmiş ve bazı hukukçuların itirazı ile karşılaşmıştı.  

Laik ( layik )  sözcüğü yunanca laikos’tan türetilmiştir ( Latince laicos, Fransızca laic veya laique ).  Bu kelimenin anlamı “ halktan yana “ olarak tercüme edilebilir.  TDK Sözlüğü ise laik kelimesini layik olarak kullanmaktadır.  Laik demekle anladığımız; “ Dünya işlerini, din işlerinden ve dinsel otoriteden ayrı ve de bağımsız tutmak “ eylemidir.  Devlet ve din işlerinin ayrı tutulması, devletin din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi ve kullanılması bakımından dinsel otoriteden bağımsız olması ve tarafsız olduğunu garanti etmesi demektir.  Böylece; dinin ve dinsel baskının kamu yaşamı üzerindeki etkisini sınırlamakla devlet kendisini sorumlu kılmış olmaktadır.  Bu davranış yaşam tarzlarına saygıdır. 

Laiklik konusundaki ilk adımlar 14. yüzyıl Avrupa’sında filizlenmiştir.  Bu konu ile ilgilenenler birçok ansiklopedik yayından bilgi sağlayabilirler. 

Laiklik ilkesinin felsefi, siyasi ve hukuki anlamları azıcık farklılıklar gösterir.  Felsefi anlamı ile laiklik; iman ve inanç yerine aklın egemenliğini savunur ( Bu anlam, bilerek veya cehalet nedeni ile laiklik dinsizlik demektir söylemlerine alet edilir! ).   Siyasi anlamı ile laiklik; siyasi erkin ( iktidarın ) dini kudretten ayrılması, sıyrılmasıdır.  Hukuksal anlamı ile laiklik; soyut olarak devlet ve dinin birbirine karışmaması ilkesidir.    

Tarih boyunca devletler, dini inanç çoğunluğunu teşkil edenlerin, diğer inanç sahiplerine karşı olan baskısını ve hatta saldırısını kontrol etmek zorunda kalmıştır.  Böylece devlet erki, ülkenin temel düzenini bozacak dini etkileri önlemek için olumlu kamusal müdahaleler ile yükümlü kılınmıştır.  Devletlerin büyük çoğunluğunda; iktisadi ve sosyal rejim farklılıkları olsa bile laiklik ilkesine ağırlık verilerek, din kurallarının devlet yönetiminde etkin ve otoriter olmaması ilkesi temel bir kural olarak benimsenmiştir. 

Osmanlılar, hilafeti ele geçirince teokratik bir yapı oluşturmuşlardır.  Buna rağmen, askeri, siyasi ve iktisadi alanlarda kamu hukuku hepten yok sayılmamıştır.  Meşrutiyet döneminde de, dış etkenlerle olsa dahi vatandaşlar arasındaki inanç ayrıcalıklarına devletçe saygı duyulması ilkesi kabul edilmekle birlikte, gerçek bir laiklik anlayışı oturtulamamıştır. 

Cumhuriyetin ilanını takiben saltanatın ve hilafetin kaldırılması sonrasında gerçek anlamda laiklik ilkesine yönelik adımlar atılmıştır.  1926 Anayasası ile var olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu devreden çıkarılırken, bu eski yasa hükümleri arasında yer alan “ Devletin dini İslâm’dır “ ibaresi devre dışı bırakılmıştır.  Ve yeni Anayasa ile “ Devletin laik ve demokratik cumhuriyet olduğu “ vurgulanmıştır.  Bu yasa, sadece din ve devlet işlerini ayırmak yanında, vicdan özgürlüğüne değer veren ve kamusal alanda akılcılığı öne çıkaran bir gerçek laiklik ilkesini benimsemiş olmuştur.       

Bugün gelinen nokta da, gerek 1961 ve gerekse 1982 Anayasa hükümlerinin tartışılmaz ve değiştirilemez unsurlarından birisi, laiklik ilkesidir.  Ancak, bu kuralı kendi gündemlerine engel sayan bir kesim daima olmuştur.  Hatta Sayın Erdoğan ; “ Laiklik diyorlar.  Bu millet istemedikten sonra laikliği kaldırır yahu! “ yaklaşımı ile bu kesimlere arka çıkmış bulunmaktadır.  Sonra yeni söylem de ; “ Kişiler laik olmaz, olsa olsa devlet laiktir “ yaklaşımına indirgenmiştir.  

 Ancak, dini ve siyasi bir simgenin kamu alanına taşınması sonucu kanımca laiklik ilkesi zaten zedelenmiş ve hatta yok sayılmış olmuştur.  Bunu, kişisel özgürlükler bazında işleyen ve destek verenleri anlamakta olası değildir!





 
  HABER ARA
 
 
  
  FLAŞ HABER
  EN ÇOK OKUNAN
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
  SOSYAL MEDYA

 




 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GÜNCEL HABERLER SİYASET HABERLERİ SPOR HABERLERİ GİZLİLİK İLKELERİ

 

fotohaber.net | İnternet Gazetesi | Resmi Web Sitesi | Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
fotohaber.net © Copyright 2005-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA