İş dünyası olarak her zaman sosyal huzurun, refahın, iş ve aşın, ülkemizdeki top yekun kalkınmanın temelinin güçlü bir ekonomi olduğunu söylüyoruz. Peki, güçlü ekonomiyi yaratmanın ana payandası nelerdir? Elbette bunun başlıca payandası eğitimdir. Ancak, nasıl bir eğitim? Ne yazık ki, uzun yıllardır ülke olarak hükümetlerden hükümete, hatta aynı hükümet içinde Bakandan Bakana sürekli değişen, uzun soluklu bir devlet politikası haline getiremediğimiz bir eğitim politikamız var. Ya da istikrarlı bir eğitim politikamız yok desek yeridir. Buna ek olarak toplumun tüm kesimlerinin ortak paydasına hitap edemeyen, ne uzmanların ne eğitimcilerin, ne öğrencilerin, ne de vatandaşın tatmin olduğu bir sistem var. Aslında ekonomisi güçlü ve ülke kalkınması tamamlanmış gelişmiş ülkelere baktığımızda doğru bir eğitim sistemini nasıl kurguladıkları belli. Bunu birebir kopyalamak gibi bir önerim yok tabi ki. Elbette bizim de kültür ve tarih kodlarımızın farklılıklarını içinde barındıran, kendi değerlerimizi içeren ama özellikle bilimsel temelli, sorgulamayı, eleştirel düşünmeyi, yaratıcılığı öne çıkaran bir eğitimi kurgulamak zorundayız. Özellikle bu günlerde bazı temel bilim derslerinin, matematik gibi, seçmeli hale geleceği gibi haberler bizleri daha da endişelendirmektedir. Ne yazık ki bazen işin aslı tam anlamıyla belli olmadan bazı eksik bilgi veya dezenformasyon haberler de yayılabiliyor. Bu anlamda işin doğrusunu en anlaşılır biçimde Milli Eğitim yetkililerinin topluma açıklaması gerekmektedir. Akşam düşünülüp sabah uygulamaya geçirilen kararlarla arzu edilen eğitim seviyesini yakalayamayız. En basiti, bir sistem revize edilecekse en tabandan en tepeye herkesin görüşünün, düşüncesinin alındığı geniş çaplı arama konferanslarının yapılması, önce beyin fırtınalarının yapılması gerekir.
Eğitim vizyonunda iş dünyasının görüşü merak ediliyor mu?
Sınıfta bu eğitimi veren asıl unsurdur öğretmenlerdir. Öğretmenlerin görüşü alınıyor mu, okul yöneticilerinin, Milli Eğitimin tüm ilgili bölümlerindeki uzmanların, akademisyenlerin, siyasetçilerin, hatta öğrenci ve velilerin bakış açıları, beklentileri biliniyor mu? Daha da önemlisi biz bu insan kaynağının büyük kısmını ülke ekonomisi içinde istihdam etmek adına, ekonominin insan kaynağı olarak yetiştiriyoruz. Peki, eğitim vizyonunda iş dünyasının görüşü merak ediliyor mu? Dünya veya ülke ekonomisi nereye gidiyor, ekonomi nasıl bir insan kaynağına ihtiyaç duyuyor, 10, 20, 30 yıllık projeksiyonlarda hangi meslekler yok olacak veya hangi yeni sektör veya meslekler ortaya çıkacak bunların ön çalışmalarına önem veriliyor mu? Bu kararları verenler bunları çalışıyor mu? Toplumun büyük bir kesimi, bu reformları gazete haberlerinden veya televizyonlardan öğreniyor. Toplumun bu kesimlerini bu işe dahil etmeden ortaya çıkacak bir eğitim reformu veya eğitim sistemi değişimleri, geçmişte işe yaramadığı gibi, bundan sonra da ne yazık ki işe yaramayacaktır. Eğitim reformları topluma umut vermelidir. Daha birinci gününden toplumda huzursuzluk yaratıyor ve geleceğe olan güveni sarsıyorsa buna reform denmez. Siyasi dünya görüşlerinden arınmış, insanlığın ortak paydası olan evrensel değerlerle bezenmiş bir eğitim modeli tüm ülkeyi memnun edecek tek çözümdür. Dediğimiz gibi kendi kültür kodlarımız, inançlarımız, değerlerimizi, tarihimiz, geleneklerimiz bizi biz yapan unsurlardır ve eğitim sistemimizde olmalıdır, zaten de vardır. Bunlar da bilimin ve tarafsızlığın ışığında yeniden akılcı şekilde, birlik ve beraberlik duygumuzu zayıflatmadan, birleştirici bir unsur halinde getirilmelidir.
Temel bilimler eğitimin odak noktası olmalıdır…
Öte yandan, bu değerlere ek olarak bizi millet olarak geleceğe taşıyacak olan güçlü ekonomi, hukuk, gerçek demokrasi, Cumhuriyet değerleri ve top yekun kalkınmanın ana anahtarı olan bilimsel eğitimi, bilim odaklı bir müfredatı, evrensel değerler sistemini içeren gerçek bir eğitimi ortaya çıkarmak zorundayız. Aksi takdirde kurgulanan eğitim modeli sadece küçük zümreleri memnun eden, ayrımcı siyasetin ve kutuplaşmanın esiri olan, milleti yukarılara taşıyan değil, tam aksine yükselmesine engel olan bir prangadan başka bir şey olmaz. Bundan dolayı eğitim sitemimizde temel bilimler olan Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji başat yerini korumak zorundadır. Bu dersler dünyanın gelişmiş ülkelerinde uygulanan STEM modellerinde olduğu gibi öğrencinin zihninde daha somutlaşan, daha ilgi çekici bir hale getirilmeli, bu noktada eğiticilerin sürekli eğitimi sağlanmalıdır. Buna ek olarak geleceği yakalamanın aracı olan yazılım ve dijital teknolojileri içeren ICT temelli eğitimler, yaratıcılığın temeli olan kültür, sanat eğitimleri, iyi bir yabancı dil eğitimi ve milli varlığımızın payandaları olan Tarih, Türkçe, Edebiyat gibi dersler de bu gerçekçi eğitimin vazgeçilmezleridir.
Mesleki eğitim de ihmal edilmemeli
Bu noktada ihmal edilmemesi gereken şey ise elbette mesleki eğitimdir. İnsanımıza beceri kazandırmak zorundayız. Bu beceri eğitimleri de günümüz ihtiyaçlarına ve gelecek beklentilerine göre düzenlenmelidir. Mesleki eğitimde teoriden daha çok iş başı eğitimleri, staj eğitimleri gibi yerinde eğitim ağırlıklı olmalıdır. Yaparak öğrenmenin sonunda ortaya çıkacak vasıflı iş gücü ara eleman kaynağımızın çözümüdür. Bu noktada iş dünyası elini her daim taşın altına koymuştur, koymaya hazırdır.
Mersin iş dünyası olarak kaliteli eğitimi kaliteli ekonominin, kaliteli bir toplumun ve güçlü bir milletin başat gücü, sağlam temeli olarak görüyoruz. Bundan dolayı Oda vizyonumuzda eğitim odak noktamız olmaya devam edecektir.