Millet, artık Millet değildir.
Kısa zaman aralıklarında bu kadar yas tutuyorsak ölenlerimizin ardından.
Bu kadar sık, toplu ölüm yaşanıyorsa derin kuyularda, kör uykularda!
Namert, bu kadar yakınındaysa ölüm ilanlarının ve öncesinde zımnen verilen ölüm kararlarının.
Millet, sadece Nüfus kâğıtlarındaki TC kimlik numaralarından ibaretse!
Millet, geçmiş ve geleceğinden, kendi kaderinden tecrit edilmişse!
Millet, hesap soramıyorsa evlatlarının ölümlerinden!
Hesabı sorulamıyorsa, ölüm karşılığı yarattığı vatanın, kuyularında öldükleri maden ocaklarının, limanlarının, tüm zenginliklerinin eşe dosta, yabancıya, üçe beşe komisyon karşılığı yapılan özelleştirmelerin!
Doğarken ve yaşamda zaten eşit değilken, ölümde bile eşitlik sağlanamıyorsa!
Planlı ya da plansız ölümlere terk ediliyorsak birileri doldursun diye küplerini!
İktidar ve muhalefet partilerinin umurunda değilse ülkemde yaşananlar!
Millet faku zaruret içindeymiş kılı kıpırdamıyorsa kimsenin!
Varlığımız, ele, eşe dosta armağan ediliyorsa Millet yerine!
Bölünüyorsa vatan toprakları!
Ocaklar çöküyorsa yer altında, yer üstünde!
Ölüyorsak yaşarken bile!
Üç beş Salı konuşmasıyla savuşturuluyorsak, başkasına yükleniyorsa bütün olumsuzlukların sorumluluğu,
Yokluk, yoksulluk ile hesaplaşan, bizi biz yapan, sürüyü millet eden onurlu tarihimiz tersine çevriliyorsa,
ABD’nin, AB’nin cümle uluslararası sömürgenlerin, kemirgenlerin azgın sultasında inliyorsak,
Farkında da değilsek olan bitenin
Ölmüşüz de haberimiz yokmuş zaten!
Tutulan yas, atılan nutuklar, dökülen sahte gözyaşları, hükümeti istifaya çağıran laflar boştur, boş!
Bunları duymuyoruz artık!
Bütün şehitlerle beraber, kurtuluş için, yaşamak ve yaşatmak için, vatan ve cümle Millet için Nazım Hikmet’in dediği gibi “mezardan çıkmanın vaktidir.”
İzzet ULUDAĞ 14.05.2014