“Gündüz Artan’ı Saygıyla Anıyorum.”
Konu ile ilgili Mersin'in haber sitesi Damgahaber.com'a açıklamalarda bulunan ve Damgahaber.com ofisini ziyaret eden İbrahim Yalçıner sözlerine 90'lı yıllarda Mersin basın tarihini çalışan ve kitaplaştıran rahmetli Gündüz Artan'ı saygıyla anarak başladı. Gündüz Artan'ın bu kitabının şu ana kadar bu konuda yapılan tek çalışma olduğunu belirten Yalçıner, uzun zamandır çalıştığı kitabıyla ilgili en önemli kaynağın Gündüz Artan'ın "Mersin Basın Tarihi" adlı kitabı olduğunu söyledi.
Mersin basın tarihinin çok önemli bir konu olduğunu söyleyen İbrahim Yalçıner, "Niye önemli? Bir kere basın önemli, temeli kamuoyunun bilgi alma hakkı, fikir hürriyeti." dedi.

“Basın Tarihini Öğrenmek, Kent Yaşamını, Kent Kültürünü, Kent Mirasını Anlamak Açısından Temel Bir Değer.”
Belli bir aşamadan geçerek bugünlere gelindiğini belirten Yalçıner, "Bu süreç biraz toplumsal yaşamla ilgili, biraz teknolojiyle ilgili, biraz ülkenin koşullarıyla ilgili. Buradan baktığımızda zaten basın aynı zamanda hem tarihi yansıtan anlamıyla hem de bir kentin tarihi, ülkenin tarihi, toplumun tarihi öğrenmek istendiğinde temel kaynak. Ve toplumsal tarih oluşumunda da başlı başına bir rolü var. Dolayısıyla basın tarihini öğrenmek, kent yaşamını, kent kültürünü, kent mirasını anlamak açısından temel bir değer." ifadelerini kullandı.
“Mersin’de Basın Tarihi Şimdiye Kadar Pek Çalışılmamış.”
Kendini gazeteciliğinin yanında bir yerel tarih araştırmacısı olarak kabul eden İbrahim Yalçıner, "Bu yönde birçok arkadaşımızın çalışması olduğunu biliyorum. Kentte güzel şeyler yapılıyor ama her şeye rağmen Mersin açısından baktığımızda, diğer illere baktığımızda yeterli doygunlukta, yetkinlikte değil. Hem yaygınlık açısından hem öğrenim açısından hem de derinlik açısından Mersin tarihinde eksikler, boşluklar olduğunu düşünüyorum. Ama bu hızla kapatılıyor, ben de buna kendimce katkı yapmaya çalışıyorum." dedi.
" Mersin Türkiye'den Ayrı, Türkiye de Dünyadan Ayrı Değil."
Kent tarihini öğrenmenin, belleğini oluşturmanın en temel olgusunun basın olduğunu söyleyen Yalçıner, "Türkiye'nin kendine özgü tarihi var, Mersin'in de kendine özgü bir tarihi var. Mersin Türkiye'den ayrı, Türkiye de dünyadan ayrı değil. Kentin tarihine baktığımızda, Osmanlı'nın reformları döneminden sonra son yüzyılda birden bire yerel basın önem kazanıyor. Bunun arkasında 1864 yılındaki Vilayet Nizamnamesi var. Osmanlı Devleti eyalet sisteminden, vilayet sistemine geçiyor ve her ilde matbaa kurulmasını, o ilde de bir gazete çıkartılmasının talimatını veriyor. Bu anlamda Türkiye'nin her yerinde yerel gazeteler çıkıyor." ifadelerini kullandı.

"2. Meşrutiyet'ten Sonra Türkiye'nin Her Yerinde Olduğu Gibi Mersin'de de Basında Bir Patlama Oluyor."
Mersin'in o zaman bir il olmadığını Adana'ya bağlı bir kaza olduğunu belirten İbrahim Yalçıner, "O zamanda daha çok Adana gazeteleri var. Mersin'de basın tarihi, Tarsus'la bağlantılı düşünürsek, Tarsus Mersin'e bağlı. İkinci meşrutiyet de Türkiye'nin genel hürriyetleriyle ilgili. Basında sansür ve belli kısıtlamalar var. 1908 yılındaki Meşrutiyet devrimiyle birlikte, 2. Meşrutiyet'le birlikte, Mersin'de de Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi basında bir patlama oluyor. İlk gazeteler çıkıyor, Mersin'de Tarsus gazetesi çıkıyor mesela. Bu gazete Mehmet Tahir Öncü tarafından çıkartılıyor. Bu o dönemin aydını, ilerici bir insan." dedi.
"Mersin Basın Tarihini 3 Bölüme Ayırabiliriz."
Tarsus gazetesinin Mersin için önemli olduğunu söyleyen Yalçıner, "Ben 1918 yılından Cumhuriyet'in kurulduğu 1923 yılına kadar Mersin basın tarihinin ilk bölümü olduğunu düşünüyorum. Tarsus gazetesi de bu ilk bölüm gazeteciliğinin önemli bir mihenk taşı. Mehmet Tahir Öncü, damadı Mehmet Fuat Akbaş'ı yanına alıyor ve onunla birlikte bir gazete çıkartıyor." ifadelerini kullandı.
"Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Gazeteler Daha Çok Devletin Kontrolünde."
Mersin, Yeni Mersin gibi gazetelerin de ilk bölüm gazeteleri olduğunu belirten İbrahim Yalçıner, "1923'ten 1950'ye kadar olan dönem ise Mersin basın tarihinin ikinci dönemi. Dönem tek parti dönemi, Cumhuriyet'in kuruluş yılları. Gazeteler de buna hizmet ediyor. Bir gazetenin işlevi o dönem, kamu hizmetini anlamak, kamuoyunu anlamak açısından o fikirlerin oluşumunu etkilemek, yönlendirmek açısından, kamuoyu denetimi açısından önemli. Bir de kamunun topluma dönük taleplerini, beklentilerini yansıtması açısından önemli. Bu nedenle Cumhuriyet'in ilk yıllarında gazeteler daha çok devletin kontrolünde, Cumhuriyet'in kuruluş, kültür, eğitim hizmetlerine yardım eden gazeteler var o dönemde." dedi.
"Halkevi Dergisinin Mersin Basın Tarihinde Çok Önemli Bir Yeri Var."
Kurum gazetelerinin de ikinci dönem gazeteciliği açısından önemine dikkat çeken Yalçıner, "O dönemin en önemli kurumu Mersin Ticaret Odası, 1930'lu yıllarda çok güzel bültenler çıkartıyor. Halkevi var yine 1930'lu yıllarda. Onun basın organı, dergisi var. Halkevi dergisinin üzerinde önemle durmak istiyorum. Bugünkü bilgilerimiz, Mersin tarihindeki temel bilgilerimiz, temel araştırmalar, uzun yazılar, röportajlar, Mersin'in tarihi kişilikleriyle, tarihi yerleriyle, değerleriyle ilgili ilk büyük araştırmalar, yazılar Halkevi dergisindeki bilgilerden geliyor." ifadelerini kullandı.
Halkevi'nin önemini yeterince bilmediğimizi ve tanımadığımızı düşündüğünü söyleyen İbrahim Yalçıner, "Halkevi dergisi merkezi bir yayın organı değil. O bölgenin insanları tarafından çıkartılıyor. Bir siyasi parti kontrolünde ama siyaset yapmama koşuluyla çıkıyor. Yani parti yayın organı gibi değil. Ve yerel değerlere önem veriliyor, yerel folklorik değerlere önem veriliyor. Mersin'i anlama açısından uzun süredir, bugünkü birçok gazetecinin, yazarın, kitap yazarının çıkışının kaynağı Halkevi dergisidir." dedi.
"1950'li Yıllardan Sonra Çok Partili Dönem Gibi Çok Gazeteli Dönem Başlıyor."
1950'li yıllardan sonra yani Mersin basın tarihinin üçüncü bölümünde çok partili rejimle birlikte basının nitelik değiştirdiğini belirten Yalçıner, "Sayıca çoğalıyor ve çok partili çok gazeteli şekilde yansıyor. Demokrat Parti çizgisinde yayın organları var, CHP çizgisinde yayın organları var. Bunların birbirine karşı rekabeti var, birbirinden kopmalar var, boğulmalar var." ifadelerini kullandı.
"Mersin, 1960'lı Yıllardan Sonra Büyümeye Başlıyor."
Kentin büyümesinin 1960'lı yıllardan sonra başladığını söyleyen İbrahim Yalçıner, "O yıllarda Ataş Rafinerisi, Mersin Limanı, büyük fabrikalar, Mersin'in yatırımları ve nüfus patlaması oluyor. 1960'dan sonra da başka bir özellik var. Ama bu dönemin gazeteleri dediğim resmi ilan alan, tipo tekniğiyle, kurşun harflerle çıkan gazeteler." dedi.
"Ofset Tekniğinin Kullanılması Gazetecilik İçin Yeni Bir Teknolojinin Başlaması Demek."
1980'li yıllardan sonra basın tarihi açısından yeni bir dönemin başladığını belirten Yalçıner, "Gazetelerde ofset tekniğinin kullanılması, radyoculuk, televizyonculuk, bildiğimiz özel radyoların çıkması, bu süreç 1990'lı yılları buluyor. Bu dönemde günlük gazeteler ofset olarak basılıyor." ifadelerini kullandı.
Mersin'de ilk ofset baskıyı kendi gazetesi olan Katılım gazetesiyle başlandığını belirten İbrahim Yalçıner, "Ofset baskı başka bir teknoloji, başka bir yoğunluk, başka bir içerik. Görselliğin ön plana çıktığı yeni bir teknoloji, farklı bir habercilik." dedi.
Gazeteci Seyran Soluğan ile bitirme aşamasına geldikleri "Mersin Basın Tarihi" kitabında bütün bu süreçleri ayrıntılarıyla aktardıklarını belirten İbrahim Yalçıner, Mersin'in haber sitesi Damgahaber.com'a son olarak, bu kitap için uzun yıllardır çalıştığını, gerek Ankara'da bulunan Milli Kütüphane'de gerek eski gazetelerin arşivlerine ulaşarak araştırmalar yaptığını belirterek hem görseller hem metinler ve bilgi bakımından kitabını çok yakında bastırarak Mersin kamuoyuna sunacağını söyledi.
damgahaber.com