Ahmet AKIN... Yazdı
12 Haziran 2011 milletvekili seçimleri ile ilgili çok şey söylendi. Sonuçta beklenen oldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına çoğunluğu sağlayarak üçüncü dönem iktidar çalışmalarına başladı. CHP açısından ise yüzde yirmi altı oy yeterli görülmedi. Seçimden sonra yaşadığımız yemin krizinde ise, CHP üst yönetimi doğru aldığı bir kararı yanlış uygulayarak, kendi seçmen tabanında az da olsa bir güven bunalımı yarattı.
Şimdi gözler Mart-2014’de yapılacak olan yerel yönetimler seçimlerinde. Bu aşamada CHP’nin yapması gereken ilk şey, belediyelerin bugüne kadarki çalışmalarını değerlendirerek, önümüzdeki seçimlerin önce stratejisini ve daha sonra da yapılması gerekenleri ortaya koymaktır. Belediyelerin çalışmaları değerlendirilirken incelenmesi gereken üç önemli konu vardır. Bunlar, yatırım tercihleri, yönetim anlayışı ve halka dönük politikalardır. Bir belediye başkanının başarılı olup olmadığını değerlendirmek için pahalı kamuoyu yoklamaları yapmaya gerek yok. Kentin dinamik yapısını sağlayan merkezlerle yapılacak birkaç günlük görüş alış verişi size önemli ipuçları verebilir.
CHP’nin elinde bulunan büyükşehir belediyelerini 2014 seçimleri açısından şöyle bir değerlendirdiğimizde şu şekilde bir tablonun karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Antalya daha şimdiden kayıp gibi görünüyor. Mersin şüpheli, Eskişehir ve İzmir favori durumda. En son seçimde MHP’nin kazandığı Adana’da ise plase. Bugünkü iktidarın içinden doğduğu Refah Partisi’nin yükselişinin 1991 yılındaki Kağıthane Belediye Başkanlığı seçiminden sonra başladığını unutmadan, belediye başkanlığı seçimlerinin çok önemli olduğunu bilerek çalışmalara yön vermek zorunluluğu vardır.
Daha önce de yazdım. Bir kez daha hatırlatmak istiyorum. “Yolları asfaltladım, park yaptım ve kaldırım taşlarının rengini değiştirdim” propagandası para etmiyor. Kent halkı, yaşamını sürdürdüğü kentten gurur duymak istiyor. Çağdaş belediyecilik hizmetlerinden yararlanarak yaşamını kolaylaştırmak ve kalitesini arttırmanın peşinde. Belediyeleri sağlık, eğitim, ulaşım, konut, çevre, spor, kültür ve sanat ve sosyal yardımlarda yanında görmek istiyor.
Son milletvekili seçimleri bizlere şunu gösterdi. Halkın çoğunluğunun düşünce ve ifade özgürlüğü, insan hakları ve nitelikli demokrasi ile bir ilgisi yok. İçinde bulunduğu günü rahat yaşamanın peşinde. Daha çok cebine giren para ve devletin sunacağı sosyal yardımlarla ilgili. Sistemli bir şekilde bilincinin boşaltıldığının farkında değil. Türkiye’nin ortalama eğitim düzeyinin altıncı sınıf (orta bir) düzeyinde olduğunu düşünecek olursak bilgi ve eğitimle de arası iyi değil. Ancak, cep telefonuyla konuşmayı ve televizyon dizileri seyretmesini çok seven bir halkımız var. Durum böyle olunca, fazla bilimsel, teknik ve ileri demokrasi konularına girmenin bir anlamı kalmıyor. “Ne kadar hizmet, sosyal yardım ve hazineden beslenme varsa o kadar da oy” kuralı işliyor.
Cari açık ve aşırı borçlanma da halkın pek umrunda değil. Benim beklentilerime kim daha çok sahip çıkarsa ben ona oy veririm anlayışı hakim. Eğitim seviyesi düşük toplumlarda gayet doğal karşılanması gereken bir olgu. Demokrasi algısı yerleşmeyen toplumların ortak kaderi.
CHP, il ve ilçe örgütlerinde geniş bir arındırma yapmalı. Parti, siyaseti meslek edinmiş profesyonel yöneticilerden kurtarılmalı. Üye yapısı gözden geçirilmeli ve ön seçim bazı istisnalar hariç olmak üzere zorunlu hale getirilmeli. Belediye başkanlarının bugüne kadar gösterdikleri performansları ölçülmeli ve başarısız olanlar uyarılmalı ya da yollar ayrılmalı.
Ayrıca, Genel Başkan ve yönetim kadrosuna güvenmeyerek olağanüstü kurultay için imza veren yöneticilerin siyasi ahlak gereği görevlerinden istifa etmeleri gerekmektedir.
|