Yapısı RNA içeren, ipliksi yapıda bir virüstür. Bilinen veya saptandığı bölgeye göre isimlendirilmiş tipleri vardır;
- Ebola Sudan,
- Ebola Fildişi Kıyısı,
- Ebola Zaire,
- Ebola Bundibunya,
- Ebola Tai Forest,
- Ebola Reston (Çin ve Filipin coğrafyasında).
İnsanları ve primatlar denen canlıları hedef alan bir hastalık olup; ateş, ishal, kanama, kusma ve bazı cilt sorunları ile seyreder. Hayvanlardan insana ve insandan insana bulaştığı biliniyor. Bulaşma yolu beden sıvıları (kusmuk, gaita, kan) ve yakın temas ile oluyor. Hava yolu ile bulaşma saptanamamıştır. Sperma içeriğinde 70-90 gün kadar canlı kalabildiği anlaşılmıştır.
Virüsün kaynağının meyve yarasası olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle Orta ve Batı Afrika ülkelerinde yaygınlaşmıştır. Halen etkin ve özel bir tedavisi de yoktur. Aşı geliştirmek için çabalar sürdürülmektedir. Salgınlar sonrası ölüm riski % 90 kadardır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 4. Derece de riskli hastalık olarak izlenmektedir. İlk tanı konduğu günden bu yana 7.500 kişiye bulaşmış ve 3.000 den çok ölüme neden olmuştur. Bilimsel tahminlere göre; 2015 yılına kadar bu hızla seyrederse, muhtemelen 1.4 milyon insanı etkileyecektir.
WHO yöneticisi Dr. C. Dye; virüsün yayılmasında mikrobun patojenitesinden öteye (hastalık yapabilmek gücü), bulaştığı toplumların genel sağlık kurallarının yetersizliği söz konusudur, demektedir.
Dünya Bankası Başkanı Jim Kin Yong, benzeri bir yaklaşım sergiliyor; “Eğer bu hastalık yoksul Afrika ülkeleri yerine varsıl ve gelişmiş ülkeleri hedef alsa idi, kısa süre içinde denetim altına alınırdı”, diyor ( Engin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Gazetesi).
Hastalığın yaygın olduğu Batı Afrika ülkeleri, doğal kaynakları çok zengin topraklar olmakla birlikte, bu ülkelerin halkları maalesef bu zenginlikten yeterince pay alamayan yoksul ve sağlık sistemleri geri kalmış ülkelerdir. Özellikle eğitim ve sağlık hizmetlerine yeterince katkı sağlanamayan, sömürge türü halkların topraklarının insanlarıdırlar.
Ebola Virüsü’nün yayılmasında karşılaşılan en büyük tehlike, küresel düzenin hava yolu taşımacılığına getirdiği kolaylıklardır. Özellikle göçmen kökenli nüfus hareketlerinin risk yarattığı anlaşılmaktadır.
Anımsanacağı gibi, ülkemizde de Atatürk Havalimanı yolcuları arasında kuşkulu birkaç yolcu saptanmış ve hemen karantinaya alınmıştı. Çok şükür, bu yolcuların tetkiki sonrası hastalık etkeni bulunamamıştı.
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu; Ebola Virüsü nedeni ile herhangi bir hastamızın olmadığını da resmi ağızdan teyit etmişti.
Son hafta içerisinde, A.B.D. de birkaç riskli yolcunun karantinaya alındığını ve izlendiğini medya aracılığı ile öğrenmiş bulunuyoruz. Demek ki, hastalığın uluslararası bulaşabilmek riski devam etmektedir.
Umarım; güney sınırımızda gelişen başta IŞİD olmak üzere yeterince sıkıntı ile milletçe riskli günler yaşarken, bir de Ebola Virüsü derdi ile uğraşmamız gerekmez. Gerçi gene de gönlümü rahat tutmaya çalışıyorum; zira, ülkemizin en birinciye gelen değerli yöneticileri hemen her şeyin uzmanı ve en bilgili kişiler olduğundan, kafamı yastığa koyarken endişe duymuyorum!..
Erdal Akalın (07.10.2014)