Hubris Sendromu’nu tanımlayanlar David Owen ve Johnathan Davidson olup, 2010 yılında bu sendromu Brain isimli nöroloji dergisinde tanıtmışlar (brain.oxfordjournals.org).
Owen ve Davidson’a göre; bu hastalık sonradan oluşan bir kişilik bozukluğu tablosudur. Narsistik kişilik bozukluğu ve antisosyal kişilik sorunu olan siyasetçilerde görülmektedir.
Araştırmacılar son 100 yıl içerisinde görev almış A.B.D. Başkanları ve Birleşik Krallık Başbakanları üzerinde analizler yaparak bu hastalığı tanımlamışlar. Hastalık tablosunu Yunan mitolojisinin Nemesis isimli tanrıçasına da benzetmişler ( Nemesis, adaleti kendince sağlamak için intikam almayı ilke edinmiş merhametsiz bir tanrıça olarak bilinir).
Araştırmacılar, bu sendromu siyasetçilerin kendilerinde var olduğuna inandıkları ‘tanrısal ego’ olarak tanımlıyorlar. Bir ‘güç zehirlenmesi’ diyerek özetliyorlar bizlere. Özellikle demokratik eğilimleri olan ülkelerin tekrar tekrar lideri olarak seçilen kişilerinin bu hastalığa duçar olduğunu saptamışlar. Ki; ekonomik krizler ve savaş halleri gibi siyaseten sıkıntılı dönemler de elde edilen seçim zaferleri bu tabloyu tetikliyormuş.
Hubris Sendromu içeriğinde etkin sayılan bazı bulguları sıralayan Owen ve Davidson, bir siyasetçide bu listedekilerin üç tanesinin var olmasını Hubris Sendromu tanısı için yeterli buluyorlar.
İşte bu kıstaslar;
- Dünyayı kişisel gücünü kullanarak yönetebilmek sevdası;
- Öncelikle kişisel imajına yönelik çabaların öne çıkarılması;
- Söylemlerinde kendisini ‘mesih’ gibi görmek ve göstermek çabaları;
- Kendisini içinde yaşadığı ulus ve sistemle aynı düzeyde görmesi;
- Konuşurken ‘ben’ yerine ‘biz’ diyerek kendisine aristokratik hava vermesi;
- Aşırı özgüven gösterileri;
- Kendisi gibi düşünmeyenleri ‘ötekiler’ diye kabul ederek hor görmek eğilimi;
- Kendisini sıradan yargılanmaya değil, tanrısal irade tarafından yargılanmaya müstahak görmesi ve bu yargılanmadan da haklı çıkacağına olan inancı;
- Gerçekle bağını koparmakta olması;
- Pervasız, huzursuz ve vesveseli olması ve de çoklukla endişe içinde bulunması;
- Uygulamalarının sonuç ve maliyetlerini örtmek için ‘ahlak ve dürüstlük’ gibi geniş tasavvurlara sırtını dayamak gayreti içinde olması;
- Aşırı özgüveni sonrası gelişebilecek uygunsuz ve gerçekten kaçık politikalara bel bağlamaktan kaçınmaması.
Evet; tanıdıklarınız arasında bu kıstaslardan en az üç tanesine uyan kişilikler varsa, sizler de tanıya varabilirsiniz.
Yazımızın başında A.B.D. ve Birleşik Krallık içinde sivrilmiş ünlü liderlerin bu sendrom için araştırmacılarca tarandığını söylemiştik. Bunlar kimlerdir diyeceğinizi bildiğim için, şimdi araştırmacılarca Hubris Sendromlu hastalar diye kabul edilenleri sizlere sunacağım. Ki, bu siyasetçilerin bir kısmının ilaç ve alkol kullanımının müptela boyutunda da olduğunu saptamış Owen ve Davidson.
A.B.D. Başkanları arasında Hubris’li bulunanlar: Theodore Roosevelt, WoodrowWilson, Franklin Roosevelt, John F. Kennedy, Lyndon Johnson, Richard Nixon ve George W. Bush.
Birleşik Krallık Başbakanları arasında Hubris Sendromlu sayılanlar: Loyd George, Neville Chamberlaine, Winston Churchill, Margaret Thatcher ve Tony Blair.
Muhtemelen ülkemizde de Hubris Sendromu’na uygun düşen siyasi kimlikler vardır. Ancak; biz, yani AK-ŞAKA siyasetten uzak olduğumuzdan bu konu ile tanımlamaları sizlere bırakıyoruz!..
Erdal Akalın (30.10.2014)