CHP MERSİN MİLLETVEKİLİ MADEN MÜHENDİSİ ve AVUKAT ALİ RIZA ÖZTÜRK’ÜN 4 ARALIK DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ İLE İLGİLİ TBMM GENEL KURULUNDA YAPMIŞ OLDUĞU KONUŞMASI ŞÖYLE
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Bugünün Dünya Madenciler Günü olmasının tarihi Roma İmparatorluğu döneminde madencilerin çalıştığı galeriye babasının gazabından kaçan Santa Barbara isimli bir kadının hikâyesiyle verilmiş. Santa Barbara babasının gazabından kaçtıktan sonra madencilerin çalıştığı galeriye sığınmış ve madenciler bu kişiyi kendilerinin koruyucusu olarak ilan etmişlerdir. O günden bugüne de Santa Barbara madencilerine piri olarak anılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, fakat geldiğimiz bu çağda aklın, bilimin ve teknolojinin geliştiği bu çağda artık, yer altında ya da yer üstünde madencilik faaliyetinde çalışan insanlarımızı Santa Barbara'nın merhametine terk edemeyiz. Santa Barbara'nın korumasıyla yetinemeyiz.
Ben bugün Zonguldak'ta Karadon, Kozlu, Kilimli, Armutçuk, Amasra ve Ermenek'te, Soma'da, Elbistan'da, Türkiye'nin dört bir yanında maden ocaklarında yaşamlarını yitiren tüm madencilerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Geldiğimiz noktada, 4 Aralık, aslında Madenciler Günü'nün kutlanması değil, anılması hâline gelmiştir. Soma'da meydana gelen iş cinayetinden sonra Soma'daki maden kapatılmış ve işverenin SMS'i ile 3 bine yakın işçi işten çıkarılmıştır. Yine, Ermenek'te "kaza" denilen iş cinayeti olmuş ve bu cinayet bağıra bağıra gelmiş, 18 tane işçimiz yaşamını kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri, iş kazalarının minimuma indiği ülkelerde asıl sorumluluk devletindir, işveren ikinci derece sorumludur; çalışanlar ise ya da teknik elemanlar, işverenin aldığı iş sağlığı ve iş güvenliği konusundaki tedbirleri uygulamakla yükümlüdürler, uygulanmalarını sağlamakla yükümlüdürler. Türkiye'de ise birinci derecede çalışanlar sorumlu oluyor, ölenler öldükleriyle kalıyor, ölmeyenler de hapishanelere giriyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu, elimdeki Ermenek'te meydana gelen kazayla ilgili bilirkişi raporu, savcının aldığı bilirkişi raporu. Bu bilirkişi raporunun sonuç bölümünü okuyorum, eğer AKP'li vekil arkadaşlarım dinlerlerse iyi ederler: "Ermenek Cenne Linyit Kömür İşletmeleri Limited Şirketi kusurlu. Has Şekerler Madencilik, Enerji, Nakliyat, İnşaat, Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi kusurlu. Maden İşleri Genel Müdürlüğü kusurlu. Teknik nezaretçi Ali Kurt kusursuz. Daimi nezaretçiler: Yavuz Özsoy, Nuray Yetiş ve Cemile Karaca kusursuz. Ocakta su baskınına maruz kalan ve hâlen ocakta bulunan 18 işçinin kusursuz olduğu kanaatine varılmıştır. Profesör Doktor Ö. Işık Ece, İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi; Mehmet Uygur, Maden Mühendisi; Turgut İnce, Maden Mühendisi."
Değerli milletvekilleri, bilirkişi raporuyla kusursuz olduğu beyan edilen Yavuz Özsoy ve Ali Kurt hapishanededir. Yine, diğer maden mühendisi hakkında -bir buçuk aylık maden mühendisidir- denetimli serbestlikle serbest bırakılmıştır. Eğer diğer, ocaktaki işçiler ölmeseydi, onlar da kurtulsaydı onlar da sanıyorum hapishaneye gönderilecekti. Bu anlayışla iş kazalarını önlememiz mümkün değildir. Madencilik sektörünü bir kaçak sektörmüş gibi, madencilik yapan işverenlere kaçakçılık yapıyormuş gibi muamele yaparak madencilik sektörünü önlememiz mümkün değildir. "Ölümler madenciliğin fıtratında vardır." demekle maden kazaları önlenemez. Osmanlı devrinin Fetret Devri'ni yazan tarih, sizin devrinizi de fıtrat devri olarak yazacaktır.