Konu ile ilgili kitabı yazan ve kendisini ‘Ekonomik Tetikçi’ diye adlandıran kişiyi John Perkins ismi ile tanıyoruz. Ama eminim ki, gerçek adı ve kimliği bu değildir. Gene de O’nun ağzından dinleyelim, nedir ve kimdir Ekonomik Tetikçiler;
“Ekonomik Tetikçi (ET) dediğim kişiler, birçok ülkeyi trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Bu kişiler; Dünya Bankası, Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı yardım ve finans kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eskidir ama günümüzün küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben de bir Ekonomik Tetikçi (ET) idim!”
John Perkins (adını böyle kabul ediyoruz!), bu kitabını 1982 yılında yazmaya niyetlenir. Sonunda bu kitabı yazmaktan bir şekilde caydırılır. Yazmaya devam ederse de, ünlü yayınevleri bu kitabı yayınlamak istemezler. Sonunda bir yayınevi, belgesel olarak değil, bir roman formu ile yazarsa basabileceğini söyler. İşte elimize ulaşan format budur.
Ülkemizde de 2005 yılında A.P.R.I.L. Yayınevi tarafından basılmış ve dağıtıma sürülmüştür. Ben, 2012 yılı basımı olan 9. Baskısını “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adı ile okumak fırsatını bulmuştum.
John Perkins, aslında bu konuya öncülük etmiş ve bazı kişilerin vicdanına hitap ederek onları da yüreklendirmiştir. Julian Assange isimli bir bilgisayar kırıcısı tarafından derlenen ‘Sızıntılar – Wikileaks belgeleri-’ böylece değerlendirilebilir. Keza; şimdiler de Rusya’ya sığınmış olan eski N.S.A. (National Security Agency) üyesi olan John Snowden da kanımca aynı sınıfa sokulabilir.
John Perkins, sanırım takma ismi gibi, çalıştığı kurumun adına da ‘MAIN’ diyerek gerçek kurumunu saklamak ihtiyacındadır. Haklı olabilir. Şahsen, çalıştığı kurumun N.S.A. olabileceğini düşünüyorum.
Yazar (yani John Perkins), Ekonomik Tetikçiler tarafından uygulanan çalışma yöntemlerini kanımca bir komprime halinde bize sunmaktadır. Yararlanacağımızı ve bilgileneceğimizi, ülkemizde de ortaya çıkan ve siyasetçilerce adına modernleşme ve kalkınma hamlesi denen bazı adımları daha doğru anlayabileceğimizi umuyorum.
İşte John Perkins ve arkadaşlarının görevleri, başarıları ve sonuçları;
"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız.
Sonra onlara arabalarımızı satarız.
Sonra bankalarını satın alırız.
O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle!
O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş finans kurumlarından kredi ayarlarız.
Ayarlanan kredi "ASLA" o ülkenin hazinesine gitmez.
O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları ve yeni hava limanları yapılır.
Aslında ülkenin sıradan insanlarının işine yaramayan bir beton yığınlarıdır bunlar.
Bizim şirketlerimiz kazanır, o ülkedeki birileri de nemalandırılır.
Toplum bu düzenekten pek bir şey kazanmaz.
Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur.
Bu o kadar büyük bir borçtur ki, ödenmesi nerede ise imkânsızdır.
Plan böyle işler.
Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider, onlara deriz ki:
“Bize büyük borcunuz var, ödeyemiyorsunuz; o zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Milletler de bizim için oy verin!
Kamuya ait üretim tesislerinizi ve iletişim sistemlerinizi özelleştirin; onları da Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın.”
Böylece; sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli ve askeri bilgi sistemlerini ele geçiririz.
Bu, bir darbeler serisidir!”
Ülkemizdeki büyük inşaatları, amacını aşan beton yapıları, birinci önceliği olmayan köprüleri ve yeni hava limanlarını, hatta ‘Kanal İstanbul’ hayallerini, elden çıkarılan kamuya ait üretim tesislerini ve iletişim ağlarının satılmasını düşününce; acaba demekten geri kalamıyorum!
Herhalde John Perkins’in ülkemizdeki çalışma arkadaşları, şimdi de yükselmeleri kontrol edilemeyen dolar ve avro güzelliğine bakarak, benim acaba (!) dediğim gelişmeleri sevinç gözyaşları dökerek ve aşağıdaki arabesk dörtlemeyi de neşe ile söyleyerek ve mutlaka da göbek atarak kutluyorlardır!