Anayasanın 56. maddesiyle "Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek" güvence altına alınmış olup çevre politikalarının; Tarım, Sanayi, Enerji, Ulaşım ve Kentleşme politikalarıyla bütüncül olarak ele alınmasının gerekliliği net olarak belirtilmiştir. Ancak, doğaya sadece rant ve kalkınma gözüyle bakan, paranın doğada yaşanacak sorunların üstesinden geleceğine, vicdanları perdeleyeceğine inanan bakış açısı ile mücadele etmek zorundayız. Dünya Çevre Günü’nün bu yılki ana teması, dünyanın biyolojik değerlerinden her gün biraz daha yoksun kaldığına dikkati çekmek için "Biyolojik Çeşitlilik" olarak belirlenmiştir. Biyolojik çeşitlilik, 8 milyon bitki ve hayvan türünü, onları barındıran ekosistemlerini ve bunlar arasındaki genetik çeşitliliği içeriyor. Günümüzde sürdürülebilir bir dünya için doğal yaşam çeşitliliğinin korunması büyük önem arz etmektedir. Yaklaşık 8,2 milyar nüfusu ile insanlar bütün canlıların ancak yüzde 0.2 sini oluşturmasına karşın, % 80 oranındaki bitkiler, % 15 oranındaki bakteriler, % 5 oranındaki böcekler, mantarlar, balıklar ve diğer canlılar üzerinde baskı oluşturarak, kendisi dışındaki bütün canlıların kaderini belirlemektedir. Birleşmiş milletler(BM) ve Dünya Meteoroloji Örgütü gibi kuruluşların raporlarına göre, dünya yaklaşık bir asırdır hızlı iklim değişikliği ve küresel ısınma felaketiyle karşı karşıya. Uzmanlar atmosfere salınan yoğun sera gazı sebebiyle gezegenin daha hızlı ısındığı konusunda mutabıklar. Yerküre insan faaliyetleri yüzünden 1 derece ısındı. Kömür, petrol ve otomobil kullanımı ile ağaç kesmek gibi insan faaliyetleri, sera gazı emisyonları oranını arttırıyor.
Ekolojik yıkımın en üst seviyeye çıktığı, bütün canlıların yaşam alanlarının daraldığı, ağaçların yok edildiği günümüzde, “5 Haziran Dünya Çevre Günü” sadece söylem olarak kalmamalıdır. Maalesef ülkemizde de sermayenin, ekolojik yaşam alanlarındaki yıkımı görmezden gelen politikaları ile sadece insanların yaşam alanlarını ilgilendiren “çevre” kirliliğine dikkat çekilmekte, ama ara verilmeden ekolojik yaşam alanlarına, doğaya, topraklara, nehirlere, kıyılara saldırıya devam edilmektedir. Ülkemiz Çevre Performans İndeksinde (EPI) ye göre 180 ülke arasında 108. sırada yer alarak bugünkü durumunu ortaya koymaktadır.
Mersin özelinde hava, su ve toprak kirliliğine neden olacak sanayi trollerine karşı Ziraat Mühendisleri Odası olarak kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarımızı her zaman yaptık ve yapacağız. Bölgemizde Nükleer Santral, Gübre Fabrikası, Polipropilen Tesisi, Tersane,Balık Çiftlikleri, Soda-Kromsan sanayilerinin yeri belirlenirken ilgili kurumlarca yapılan uyarılar dikkate alınsaydı doğamızı, topraklarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakabilirdik.
Ziraat Mühendisleri Odası herkesin sağlıklı beslenmesine yetecek gıdaya, ihtiyaç duyduğu temiz suya, soluyabileceği temiz havaya sahip olması çabası olan çevre mücadelesinde, cesaretini bilgi birikimi ve deneyiminden, gücünü ise üyesinden almaktadır. Gelecek kuşaklara temiz, sağlıklı ve yaşanabilir çevre bırakma yükümlülüğünün bilincinde olarak, bugüne kadar çevrenin ve doğal kaynaklarımızın korunmasında gösterdiği kararlı tutumunu sürdürmeye devam edecektir.
Yönetim Kurulu Adına
Başkan
Necmi BİRİM