Dünyadaki suyun miktarı 1,4 milyar kilometre küptür. Bunun %97’si tuzlu su, %2.7’si
ise buzullarda donmuş bir şekilde bulunmaktadır. İnsanlığın kullanabileceği göl, ırmak, dere vb. gibi tatlı su kaynaklarının yüzdesi ise sadece %0,3’tür.2050 yılına kadar suya olan talebin yüzde 55 artış göstermesi beklenmektedir. Dünyada tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor ve Türkiye’de suyun yüzde 72’sinin tarımsal sulamada, yüzde 11’inin sanayide, yüzde 16’sının içme ve kişisel kullanımda harcandığını biliyoruz. Küresel iklim değişikliği somut bir gerçekliktir, ancakranta dayalı ve sermaye çıkarı öncelikli uygulamalar yüzünden yaşanan iklime dayalı doğal afet ve felaketlerin sorumluluğunu “iklim değişikliği” kavramına yüklemek doğru değildir.
Günümüzde ve gelecekte dünyada en stratejik iki ürün su ve gıdadır. Türkiye’de kişi başına kullanılabilir su miktarı göz önünde bulundurulduğunda, su stresi çeken bir ülke olarak kabul ediliriz. Projeksiyonlara göre, bugün 1.519 m3 olan kişi başına düşen su miktarının 2030 yılında 100 milyonluk nüfusla 1100 m3’e düşecek ve ülkemiz su fakiri bir ülke olacaktır.Su doğanın ve doğada yaşayan tüm canlıların ortak varlığıdır. Su yoksa hayat da yoktur. Küresel ısınma nedeniyle yaşanan iklim değişiklikleri, giderek kalıcı hale gelen kuraklık ile birlikte suların azalması ve kirlenmesi, çölleşmenin hızlanması, büyük ölçüde sanayileşmiş ülkelerden kaynaklanan sera etkisi doğamıza ciddi hasar vermektedir. Endüstriyel atıkların yarattığı kirlilik, gerekli çevresel önlemlerin alınmaması ve bilinçsiz tüketim sonucu yaşanan açlık ve yoksulluğun kitlesel boyutlara ulaşması temel insan hakkının yaşanması önündeki en önemli engellerdir.
Son yıllarda yer altı sularının aşırı tüketilmesi nedeniyle ilimiz dahil ülkemizin birçok bölgesinde su sıkıntısı görülmeye başlanmıştır. Mersinde DSİ kurumu aracılığı ile 75.000 Hektar alana sulama hizmeti verilmektedir.
PEKİ NE YAPMALIYIZ;
Mevcut sulama tesislerinin modernizasyonu sağlanarak kapalı basınçlı sulama sistemlerine dönüştürülmeli, su kayıplarının en aza indirgenmesi sağlanmalıdır.
Çiftçilerimizde fazla su kullanarak fazla verim elde edemeyecekleri bilinci oluşturulmalı, su israfının önüne geçilmelidir.
Mersin’de bu yılın kurak geçmesinden dolayı üst kodlarda kar yükü bulunmadığından sulama sezonunun pik dönemi olan Haziran-Temmuz-Ağustos ve Eylül aylarında gerekli su akışı sağlanamayacağından barajlardaki suların yetersiz kalma ihtimaline karşın çiftçilerimizin kısıtlı sulama yapması yönünde bilinçlendirilmesi ve uyarılması doğru olacaktır.
Üreticilerimizin üretim sahası içinde yağmur sularını biriktirebilecekleri, yer altı yağmur toplama havuzlarına proje ve teşvik amaçlı devlet desteğinin sağlanması.
Su kaynakları korunmalı, bilinçsiz su tüketiminin önüne geçilmeli, atık sular arıtılarak yeniden kullanılabilir hale getirilmeli, doğal yaşamı tehdit eden HES’ler durdurulmalıdır.
İklim değişikliğinin kısa ve uzun vadeli senaryoları dikkate alınarak mevcut tarım alanlarında ve yeni sulamaya açılacak sahalarda kuraklığa dayanıklı katma değeri yüksek bitki tür ve çeşitlerinin geliştirilmesi, ekim teknikleri ve toprak kullanım yönetimine yönelik araştırma çalışmalarına daha fazla kaynak ayırarak devam edilmelidir.
Necmi BİRİM
MO TMMOB Mersin Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı