Geçtiğimiz haftalarda tüm ulusal TV kanalları Antalya film festivalini verdi.
Kıskanarak, dikkatle izledim.
Organizasyonun gücü, katılımcıların mesajları, özelliklede Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Mustafa Akaydın’ın sergilediği duruş muhteşemdi.
Ve
İşte kent..
İşte festival..
İşte kültür ve sanat..
İşte Belediye Başkanı demekten kendimi alamadım.
. Gerçek bir Dünya kenti olan Antalya’nın bu uluslararası Altın Portakal film festivali sadece başarılı film ve sanatçıların ödüllendirildiği festival olmasından öte, karanlığa, yobazlığa, otokrasiye, tutuklama ve göz altılara karşı yükselen seslerle de gündem oluşturuyor.
Aydın sanatçılarımızın konuşmalarından süzülen mesajları ayakta alkışlayarak destek veren Başkan Prof.Dr.Mustafa Akaydın’ı gururlanarak gıpta ile izlerken, kendimi yine “keşke bizimde siyaset ve yöneticilik kariyeri böylesine ileri bir başkanımız olsaydı” demekten kendimi alamadım.
aşkan Prof. Dr. Akaydın’ın soyadı ile özdeşleşen yaşam felsefesi ise başka bir yönüdür.
Belediyeye arka kapılarından girip çıkma alışkanlığı olmayan, her hafta mahalleleri ziyaret ederek Antalya halkı ile iç içe onların sorunlarını dinleyen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın “Yandaş gazeteci, partili ve akraba kayırmacılığı benim kitabımda yoktur” diyerek çağımızın en önemli sorunlarından olan işsizliğin önüne geçilmesine yönelik projelerde üretmiş.
Belediyeye iş başvurusunda bulunarak iş arayan kişilerin kendilerine uygun işlere yerleştirilmesine yardımcı olmak amacı ile işgücü piyasasında fırsat eşitliği yaratılmaması için iş arayan kişilerle Antalyalı işverenleri ortak bir platform da buluşturarak iş arayan kişilerin kendilerine uygun işlere yerleştirilmesine yardımcı olmak amacı ile “Kariyer Ofisi” bile kurmuş.
Belediyeciliğin sadece yol, su, kanalizasyon yapmak olmadığını yaptıklarıyla ortaya koyan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Mustafa Akaydın ;
2011 yılında başlatılan proje kapsamında Antalya’ya üniversite öğrenimi için gelen 750 öğrenciye “bunlar bizim çocuklarımız” anlayışı ile kahvaltı olarak her sabah sıcak çorba dağıtarak sosyal Belediyeciliğin en büyük örneğini de vermektedir.
Ayrıca ;
“Ülkemizin geleceği” olarak isimlendirilen çocuklar içinde Antalya Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde ikamet eden ve sosyal güvencesine bakılmaksızın 5-14 yaş sınırları içerisinde bulunan çocuklara “ağız ve diş sağlığı” poliklinik ve koruyucu hekimlik hizmetleri veriyor.
Genç nüfusun faydalanabileceği 8.200 m²’ alan içine kütüphane, çok amaçlı salon, etüt odalarının yer aldığı projeyi tamamlamak üzere olduğu da edindiğim bilgiler içindedir.
En önemlisi ;
Antalya’nın Turizmde rakipsiz tek marka kent olması ve Turizm Bakanlığı yatırım ve İşletme Belgeli 888 tesis, 385 bin 847 Yatak. 1358 Kent oteli 104 Bin 660 yatak. 232 Adet 5 Yıldızlı Otel. 47 Tatil köyü. 213 Adet 4 Yıldızlı otel. 152 Adet 3 Yıldızlı otel. 70 Adet 2 Yıldızlı Otel. 20 adet 1 Yıldızlı Otel. 1 Adet İnşa halinde 7 Yıldızlı otel ile 163 Mavi bayraklı plaj, 6 yat limanı. 3 marina ile 12 Milyon turist ağırlıyor olmasına karşın bu kadarı yeter demeden Antalya’yı Dünyada tanımayan insanın kalmaması için gece gündüz çalıştığını da belirledim.
Antalya’nın bu güçlü ve sosyal belediyecilik anlayışına karşın, yüzerken fotoğraf çektirip Mersin’de de denizimizin temiz olduğunu ispata çalışan.
Yine, gitar çalarak çekilen fotoğrafıyla Mersin’li gençlere sanat öğretiyoruz diyen ;
Binlerce lira vererek getirilen iki-üç sanatçının konseriyle Mersin’i kültür ve sanat şehri yaptığını iddia eden ;
Orta refüj sulaması tabelasına bile ismini yazdıran M. Özcan'ın emekli, yaşlı ve hasta insanımızın yaşadığı ve kendi kendine Dünya kenti ilan ettiği Mersin'e iptidai üst geçitler yapmayı bile hizmetten sayarken, Antalya Büyük şehir Belediyesinin reklama dönüştürmeyi zerre kadar düşünmediği hizmetlerinden bahsetmek istemiyorum ve bu konuda değerlendirmeyi de sizlere bırakıyorum.
Saygıyı hak eden herkese saygılar sunarak… Ziya Keskinışık
gazeteciziya@mynet.com
Not- rahatsızlığım nedeniyle bu yazı 10 gün geç yayınlanmaktadır.