(( KABATAŞ ERKEK LİSESİ’nde, 1.sınıfta cebir/geometri öğretmenim olan, büyük zihin, JET NAİL ERSOY öğretmenim için ))
Mersin/ Tarsus şehrim ne ise,nasıl ise , geriye kalanlarımız da aynıdır.
Diğer şehirlerimiz ile aralarında varolabilecek değişiklikler, yalnızca ufak/tefek ayrıntı patikalarında saklıdır.
Bu yazının amacı, “bir yaşam biçimi olarak” genel kabûl gören , “KÖTÜLÜK” düşüncesinin üzerinde, düşünce alıştırması yapmaya çalışmaktır.
Ne o! Biraz irkildiniz mi!
Evet.Bugün ülkemizde, ( Elbette DÜNYA’DA da ) genel kabûl gören yaşam biçimi, KÖTÜLÜK üzerine kuruludur.
Bir insanın ( yani benim ) , Mersin’de , ilk gazete yazısını yazdığı tarih olan, 1986 Nisanı’ndan bu yana, tastamam 34 / OTUZDÖRT yıl geçmiş değil mi!
Evet öyle.
Bu geçen 34/OTUZDÖRT yıl içinde, Mersin’de , yaşamın kolaylaştırılmasına yönelik, ne gibi gayretler, adımlar, hoşluklar uygulamalar üretilmiştir !!!
(( Türkiye’de de diye , sorunun çapını genişletebiliriz,bence hiç kaygı yok…))
Hadi gelin bu “kaygılarımıza”, değişik bir yaşam birikimiyle bakmaya soyunalım.Önce bir soru soralım(mı)!
Hoppala,nerden çıktı şimdi “” soru”” demeyiniz.
Sorumu soruyorum…
(( açıklaması zaten içinde olacak, dikkatli okurlarımız için…))
TÜRKİYE, özgür bir ülke midir!
Gülmeyin lütfen.
TÜRKİYE, özgür bir ülke midir diyorum!
Dinleyin o zaman:
Tarsus amerikandan, Kabataş Erkek Lisesi’ne gittiğimde, 1971 Kasım, kaydımın bitirilmesini takiben, başmuavin SIRRI DEMİR BEY’in odasındayız,dayımla birlikte.
Dayım da 54 Kabataş mezunu, Sırrı Bey de, hocası…
İlk uyarımı , dayımın da desteğiyle(!), Sırrı Bey’den alıyorum…
“Aman oğlum, burayı Tarsus amerikan zannedip, hocalarınla, Tarsus’daki gibi, serbestçe konuşma, aman dikkat et oğlum”…
İlk dersim, biyoloji.
Hoca , bilgi açısından, çok çok iyi.Ancak,öğrenci ile eyleminde, sıfır da değil, sıfır altı.
İlk büyük TÜRKİYE karanlık bilgisi.Tarsus Amerikanlı olmak, şen tekerlek olmak,biyoloji hocasının gözünde.
Yani üstü kapalı bir şekilde,ibne olmakla eş anlamlı.
Maşallah değil mi!
İkinci ders, İngilizce.
Öğretmenimiz, Tarsus amerikanın kardeş okulu, ÜSKÜDAR Amerikan kız koleji mezunu.
Üstelik.
Kabataş’a gelmemle ilgili olarak,traji/komik bir soru soruyor.
Bocalıyorum. Kulaklarımda, SIRRI HOCA ile dayımın uyarıları,borazan gibi.
15,16 yaşından çocuğum. 25 , 30 kişilik sınıftan, 60 kişilik sınıfa gelmişim.
Aklımca yanıtlıyorum soruyu.
ANINDA cezam kesiliyor. “Burayı, amerikan koleji mi zannetmişim, küstah çocuk, çık dışarı””
Koridorlar hayli loş. Başka bir ters hocaya raslarım korkusuyla, tuvalete sığınıp, bir kabinin kapısını üzerime kitliyorum.
Allahım ben nerey geldim diye bile düşünemiyorum.
Takip eden bir teneffüsde, SIRRI HOCA yanına çağırıyor.
“Hocanıma hakaret mi etmişsin yavrum” diyor.
“Hocam, durum bu,şayet hakaretse, evet,hakaret ettim” diyorum.
Gülüyor.
“”Hadi sen git evladım”” diyor…Acaba Sırrı Hoca da, özellikle gençliğinde, epey öğrenci dövmüş müdür!
Olasılıkla…
İng. Hocasının sağ kolu oluyorum,her nasılsa.Kimi zaman, dersi bana anlattırıyor hoca.
Biyolojiye gelince.
Olmuyor,olamıyor.1 den yukarı not alamıyorum.
Bir kere peşinen , bizi ibne tayin etmiş ya… İkmale kalıyor ve ikmal sınavında da 1 alıyorum.Dayım, koridorda kovalıyor “ o öğretmeni”.
ÖZGÜRLÜK, insanların hiçbir korku/tehdit/sınırlama/baskı altında olmadan, kendilerini GERÇEKLEŞTİREBİLME edimidir,eylemdir.
Temeli, DÜŞÜNCE özgürlüğüdür.
Yaygın tabirle ULUS devletler, bireye,neyi nasıl ne kadar düşünmesi gerektiğini dayatan, “bir kısım nüfus tarafından ele geçirilmiş, yönetim/tahakkûm biçimleridir”.
Tam bu noktada, düşünsel özgürlük uğruna, TAŞI,hayli uzağa atmış olabileceğimizin farkındayız.
Ama ben de, bu toprakların sükûneti, demokrasisi için, “daha halkımızı o yeterlilikte , olgunlukta değil “ gevezeliklerinden bıktım.
TOPRAKLARIMIZIN en büyük zihni sakatlığı, tek tip insan olma “ zorlayıcılığıdır”.
“ her TÜRK asker doğar” diye diye, günlerce ,askeri birliğimizde, avazeyi aleme salıp,salıp yürümedik mi!
Yürütülmedik mi!