Bugün 10 Ocak.
Çalışan Gazeteciler Günü.
Bizim için önemli bir gün!
Pardon gündü!
Yıllarca hep düşündüm durdum.
Halen de çözmüş değilim.
Çalışan Gazeteciler Günü ne demek, diye!
Çalışan Gazeteciler Günü’nün hikayesini tekrarlamak istemiyorum.
Bilen biliyor zaten.
Ama, kısaca anımsatmakta yarar var.
10 Ocak 1961 yılında yürürlüğe giren 212 Sayılı Yasa ile gazeteciler bir çok sosyal hakka sahip oldu.
Yıllarca bu gün Gazeteciler cemiyetleri tarafından Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlandı.
12 Eylül 1980 sorası medya tekellerin eline geçmeye başlayınca sömürü düzeni devreye girdi.
212 Sayılı Yasa ile çalışan gazeteci sayısı her geçen gün azaldı.
Bugün neredeyse parmakla gösterilecek kadar az.
Yalnızca resmi ilan alan gazetelere zorunluluk var.
Onların çoğu işin hilesini bulmuş.
Naylon gazetecilerle kadroyu tamamlıyor.
Bunu herkes biliyor, ama göz yumuyor.
Bunun sonucu ortalıkta Çalışan Gazetecilerden çok, Çalışmayan Gazeteciler cirit atıyor.
Ya da Besleme Gazeteciler!
Çalışan Gazeteciler Günü’nün 61. Yılı kutlanırken, meslek açısından durum vahim!
Aslında sorunlar diz boyu değil, Ağrı Dağının boyunu aştı!
Özellikle son 20 yılda medyadaki ayrışma mesleğimizin kutsallığını da aldı götürdü.
Havuz Medyası, Yandaş Medya oluşumu gazeteciyi/gazeteciliği yozlaştırdı.
Yaygın medyada da yerel medyada da durum farklı değil.
Al birini vur ötekine!
Tencere dibin kara … , deyişindeki gibi.
Yaygın medyanın büyük bölümü Bay Başkan’ın emir eri gibi çalışırken, yerel medya da belediyle başkanlarının dalkavuğu olma yolunda!
Gazetecinin gazetecilik yapması istenmiyor.
Eleştiriye geçit /tahammül yok!
Başkanlardan önce basın danışmanlarına çarpılıyor gazeteci/gasteci.
“İlanını keserim, aboneni keserim” diyerek, aba altından sopa gösteriliyor.
Sanırsın ki babasının parasını ödüyor!
Sonuçta yalaka gazetecilerin sayısı her geçen gün artıyor!
Hem de ne artış ne artış!
Tutabilene aşk olsun!
Sözün ÖZÜ;
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde dert çok, derman yok!
Çalışan gazetecilerin sayısı her geçen gün azalıyor.
Çalışmayan gazeteci daha çok.
Hal böyleyken Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz!
Hem de Mersin’in en lüks otelinde balo düzenleyerek.
Ve de kentle sorunu olan bir işletmenin dört dörtlük sponsorluğuyla.
Şaşırmadım, dersem yalan olur.
Baloda yiyip-içen gazeteci/gasteciler, yarınlarda sorun tekrar gündeme geldiğinde kimin yanında yer alacak?
(Tabi ki yemek, içmek, eğlenmek gazetecilerin de hakkı. Sponsorlarını iyi seçmek koşuluyla. Yoksa faturası ağır olur!)
Toplumun mu yoksa sponsorlarının mı?
Gazeteci objektif olmak zorundadır!
Haklı kimse onun yanında yer almalıdır!
Bunun için de kimseye göbekten bağlanmamalıdır!
Merak edilyorum!
Çalışan Gazeteciler kime çalışıyor?