Size de olur mu bilmem.

Bana, gecenin bir yarısı, “iyi saatte olsunlar” gelir, sadece kulağıma fısıltıyla, bir şeyler anlatırlar…

Ciddiyetin farkına varıp, kaleme kağıda sarıldım,sarıldım. Sarılamadıysam,çeker giderler.

El elde, baş başta kalırsınız. Çekeceğiniz pişmanlık da,cabası.

Ahlar…

Ulanlar.

Vay,nasıl farkedemedimler, akar gider dilinizden.

Hani radyo zamanlarıdır. İnsan, ATTİLA İLHAN’ı anımsar,gecenin bir vakti. İstasyon düğmesi sağ elinizde, istasyon oku, ortada, ileri geri gidersiniz.Sanki görünmez kuşlar gibi; “” zagrep Milano praha buda pest”” … Gezinir durur radyonun oku.Bu görkemin,  hayaletini görebilmek için, en az, 50 yaşlarında olmak gerek.

Bu kez böyle olmadı.

DİNLETME “oku”, bir noktada sabitlendi.

Geldi, masanın öbür ucuna oturdu. O anlattı, ben,özetle not aldım.

Ohh be…

THE UNSEEN HAND, yani “” görünmez el”, rahmetli PRF OKTAY SİNANOĞLU Hocamız’ın, 2002 yılında , bana , üstün körü sözünü edip, tercümesine başlandığını bildirdiği dehşet bir kitap(idi)…

Çok heyecanlanmış, tercümede görev almak istediğimi , Tarsus’ta,şelalede sohbet ederken, yüzüne karşı söylemiştim.

ARADAN zaman geçmiş, hocanın, şeker rahatsızlığı , riskli boyutlara yükselmiş, eşi de haklı olarak, “Hoca canıyla uğraşıyor Hüseyin Bey” demişti.

Çok üzülmüş, hem hocanın sağlığı, hem de böyle sıra dışı bir kitaptan,sözlü olarak haberdar edilmem, beni sürekli olarak konunun üzerinde durmamı sağlamıştı.

Sonra!

Sonra,hoca vefat edince, konudan soğumuştum.

Birkaç yıl önce, nasılsa, bir akşam aniden,ARŞİMED gibi, evreka diye bağırarak, bilgi sayara saldırdım.

EVREKA… Bulduuuum…

Hz. Gogleye, bazı sorular sordum,karşıma,devasa bir dünya açıldı.

Bu açılan dünyanın, % 1’i  dahi doğruyu işaret ediyorsa, ki çok ciddi bir olasılık, yandık dedim kendime.

AÇILAN , bu “”dünyaya””, gelin , hep birlikte bir isim BULALIM.Bu sayede, iltihabımızı, biraz daha akıtırız.

VAR MISINIZ!

(( BİR önceki yazımızda da, bu fiili size yöneltmiştim : var mısınız!))

GÖRÜNMEZ EL…

(( zaten kitabın adı ya!

Olsun, yeni dünyamızın adı da bu olsun.))

İyi mi!

GÖRÜNMEZ EL GÖRÜNMEZ EL……..

Ben bu ifadeyi, SİNANOĞLU Hoca’dan çok önce, bir yerlerden anımsıyordum.AMA nerden diyorum kendime…

Ikınıyorum, sıkınıyorum.

Ve “”BULUYORUM””…

80 öncesiydi. 100 lerce kitaplık , özel bir kütüphanede,kimi geceleri, sabahlara kadar kalır, kitap okur, not alırdım.

Bir gece, kütüphane sahibi, önüme , bir sayfası dikkatle işaretlenmiş bir kitap koydu.

“ Bu bölümü,  derhal okuyorsun” dedi.

Kitap, 2. Dünya savaşı “ kahramanı”, Amerikalı general DOUGLAS Mc Arthur’un, özet hatıratı idi.

İşte o “”özel bölüm” :

 “” menderesin “” bir hiç uğruna , 5000 memleket çocuğunu , MECLİSTEN izin almadan, kurban olarak gönderdiği, KORE savaşı ile ilgiliydi.

Mc Arthur, yüksek bir askeri dehayla , son derece işlevsel bir manevra ile ÇİNLİLERİ çok az insan kaybı ile savaşın dışına atabilecek bir harekatı, Amerikan genel kurmayına bildiriyor, fakat dönemin ABEDE başkanı HARRY TRUMAN, bir türlü bu etkin emri vermiyor.

Mc ARTHUR, anılarının bir yerinde,  bu “görünmez eli” çok merak ettiğini, kendisini sürekli engellemesinden dolayı,artık askerlikten yıldığını bildiriyor anılarında.

GÖRÜNMEZ EL…

Yıllar sonra, GREGORY PECK, general Mc Arthur ‘u oynuyor.

Defalarca izliyorum.

(( şimdilik beş kez oldu ))

Youtube’da da, sahici GENERAL in konuşmalarını dinliyorum.

Yok arkadaş, GREGORY PECK ‘in filmdeki sesi, generale verdiği yeni yaşam, orijinal Mc Arthur’e beş basar.

ADAM oynamamış.

Yeni bir Mc Arthur olmuş.

Neyse.

MC ARTHUR, bu “ görünmez el” den şikayetçi dedik ya.

Ben de şikayetçiyim…