1.Aşağıda, bir tür “ abide mücevher “ gibi olan, TRABZON OPERA Binası’nın,yıktırılma öyküsünü, değerli GAZETECİ kardeşim, YETKİN İŞÇEN’in katkısıyla okuyacaksınız.
____________________________________/__________________________________________
TRABZON YIKTIRILAN OPERA BİNASI…
Kuzey Ekspres gazetesi sahibi ve başyazarı Hasan Kurt 1958-59 yılında bir gece baskını ile yıktırılan bina ile ilgili olarak o günleri yaşayanlarla ve o binayı yaptıranların çocukları ve yakınları ile görüşerek şunları söylemiş:
"‘O bina, opera ve sinema salonu olarak 1908 yılında yaptırıldı. Binanın bir benzeri de Selanik’tedir. Oradaki opera binası da aynı tarihte yapıldı. Şu anda Kanada’da yaşayan Krino Kafato ile Opera binası ile ilgili epey sohbetim olmuştu. Kafato, o binayı yakın akrabalarının yaptırdığını söylemişti. Kafato, opera binasının Padişahın oluru ile de yapıldığını kaydetmişti. Ayrıca hatırladığım kadarıyla opera binasının yapımında İtalyan ya da Fransız mimarın bulunduğunu söylemişti. Trabzon’da bugün müze ve konut olarak kullanılan bazı tarihi binalar da aynı dönemde yapıldı. Kostaki’nin merkez ve Köşkteki konutları, Gabayani’nin Köşk’teki konutu, Değirmendere’de Nemlioğlu ailesinin yaptırdığı eski köprü gibi. Trabzon eski belediye binasının da o dönemler yapıldığı söylenir. Ayrıca Trabzon kent merkezinde bugün bir kısmı ayakta kalan tarihi evlerin birçoğu da 1900 ile 1916’lı yıllar arasında yapıldığını duymuştum. Opera Binası, mübadele sonrası 1937 yılına kadar tiyatro, müzik salonu olarak kullanıldı. 1937 yılında kentin ileri gelenlerinden Haydar Üçüncü, Hüsnü Aybay, Dişçi Asım ve Hasip Kalaycıoğlu TAMİŞ diye bir şirket kurdular. Bina o tarihten sonra sinema salonu olarak kullanılmaya başlandı. Sinemada o günlerde piyano sesi eşliğinde sessiz film oynatıldığını eskilerden duymuştum. O sinemada en son oynatılan film yanılmıyorsam, Rüzgar gibi geçti, adlı meşhur Amerikan filmiydi.
***
O binanın yıkılmasına gelince, rahmetli Ahmet Rasim Karanis, bugünkü CHP binası ile opera binası arasındaki yolun dar olduğunu, o nedenle yıkıldığını söylemişti. O yıllarda Trabzon Belediye Meclis üyesi olan Ali Benli de aynı şeyleri bizzat bana söylemiş ve ‘Oradaki bazı taşlar, Kisarna’ya bir Kestane ağacının altına gitti’ demişti.
Sinemayı işleten Haydar Üçüncüoğlu’nun oğlu Reha Üçüncüoğlu ile binanın yıkılmasının parti için çekişmesinden kaynaklandığı ileri sürerek, ‘Haluk Çulha bey önce Demokrat Partiden belediye başkanı ardından milletvekili seçildi. Milletvekili olunca yerine belediye meclisinden Ahmet Karanis başkan oldu. Rahmetli Ahmet Karanis ile babam partide rakiptiler. Bina belediyenindi. Babamlar sinemayı belediyeden kiralamışlardı. Sinemayı bizden almak istediler. Babam çıkmadı. Bir gece sabaha karşı önce çatıyı alaşağı ettiler. Sonra bina yıktılar. Bu yıkım üzerine iş mahkemeye intikal etti. Sonra araya birileri girdi, olay kapandı’ dedi.
***
2.Bir stad hikâyesi…
Aktör tuncel Kurtiz’in babası, VALÂ KURTİZ BEY, 1940 sonları,50 başlarında,( tam tarihini bilmiyorum,bakmadın arşive )
TARSUS kaymakamıdır.Bugünkü şehir stadımız,o tarihlerde, nedense, bir türlü bitirilmemektedir.
(( Baba dedem , CHP’den meclis üyesi,başkanımız da ,MUVAFFAK UYGUR BEY.))
Kaymakam Bey, ne yapar yapar, stadın bitirilmesini sağlar.
Belediye Meclisimiz de, haklı olarak, hoşluğa karşılık vermek ister.
Meclisden, stadın adının VALÂ KURTİZ olması kararı çıkartılır.
Ne kadar hoş, ne denli insancıl değil mi!
Hayır, yanıldınız.
Bu ülkenin,bir kuduz tarafı vardır, vampir yanı vardır, “” tırnaksız “ yanı vardır.
(( Şimdi okuyacağınız cümleler, açık bir SOSYAL ŞİDDET/ SADİZİM tutumu değil de,nedir! ))
İktidar değişir, DEMOKRAT PARTİ hükümet olur.
Belediye Meclisi’nin ilk işi, o kadar hizmeti yapmış olan VALÂ KURTİZ adını, STADDAN sildirmek olur.
(( Belki bilen biri çıkar, bu yazıdan sonra … ))
3…
Stadımızın, yaklaşık 200, 300 metre kadar güneyinde, meşhur RASİM DOKUR bez fabrikası vardı!! ??
Rasim Bey, mısırda tekstil okumuş, 20. Yy başlarında Tarsus’a yerleşmiş,son derece “güncel teknolojili” bir dokuma fabrikası kurmuştur.
KURTULUŞ SAVAŞI’nda, ordumuzun , ciddi ölçüde, KAPUT BEZİ gereksinimini, gıkı çıkmadan karşılamıştır.
SAVAŞ ERTESİNDE, Gazi Paşa’nın gönderdiği , “ borcumuz nedir RASİM BEY” mektubunu , elinin tersiye itmiş,”Olur mu Paşam, bu bir yurt savunması görevidir, bize de bu düştü bu savaşta “ deyip, “” PATRAYI REDDETMİŞTİR”…
PEKİ bu “fabrikaya,” daha sonra ne olmuştur!
RASİM BEY’in ardından gelenler, işi savsaklamış, fabrika sendelemiş, işletme sermayesi darlığına ve vergi borçlarına “boğulmuştur”.
Bir “” demokrat parti” zengini, fabrikanın makinelerini , HURDA FİATINA almıştır.
FABRİKA, hurda fiatına satılırken, KUVAYİ MİLLİYE zamanından kalma,yığınla adam vardı “bu topraklarda”…
Benim bildiğim, os….ruklarının sesi bile duyulmadı.
İşte bizim gerçek yüzümüz…